Fosiller ve objelerin birkaç milyon yıldan daha fazla dünyada kalması olası değildir. Endüstrileşmenin kimyasal izlerini sürmek ilgi çekici bir alternatif sunuyor.
Siluryalılar, Dr.Who adında gayet ilgi gören bir TV bilim kurgu filminden kertenkele benzeri bir yaratık türüydüler. Daha dünyada insanlar evrimleşmeden 450 milyon yıl önce endüstriyel uzmanlığa ulaştılar. Siluryalılar elbette bilim kurgu idi. Fakat tarih öncesi gelişmiş hayat fikri merak uyandıran ve bir çok çeşitli soruyu akla getiren bir konudur. En önemlisi bu değil elbette , eğer endüstriyel medeniyet geçmişte var olduysa,ne gibi izler bırakmıştır ?
NASA New York City Goddard Uzay Çalışmaları Enstitüsü’den Gavin Schmidt ve Rochester Üniversitesi’nden Adam Frank sayesinde bugün bir cevabımız var. Bu kişiler insanlıktan öncesi muhtemel endüstriyel medeniyet için bir isme sahipler ; Siluryalı Hipotezi.
Kendi medeniyetimizden kalanların milyonlarca yıl sonra tespit edilip edilemeyeceği bu çalışmaya damgasını vurmaktadır . Vardıkları sonuç ; gezegendeki olası etkimiz hissedilebilir fakat jeolojik kayıtlardaki diğer olaylardan ayırt etmenin zor olacağıdır. Çalışmaları dünyayı nasıl incelememiz gerektiği ve üzerinde yarattığımız etkinin ne olduğu konusunda bazı ilginç sonuçlar ortaya çıkarmakta . Araştırma ayrıca ,astrobiyologlara evrende başka nereleri araştırmaları gerektiğine karar vermelerine de yardımcı olacak . Schmidt ve Frank antik dünya hakkında ne kadar az bilgimiz olduğumuz gerçeği ile yola çıkıyorlar. Dünyanın en eski bölümü Güney İsrail’de 1,8 milyon yaşındaki Negev Çölüdür.

Daha eski yüzeyler sadece açık alanlarda ya da madencilik ve sondaj çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Bu kısıtlamalar göz önüne alındığında Homo Sapien’in kanıtları 2,5 milyon yıl kadar geriye gider-bu süre jeolojik açıdan çok da eski değildir. Okyanus tabanı nispeten daha gençtir çünkü okyanus altındaki dünya kabuğu devamlı geri dönüşüm halindedir. Sonuç olarak, tüm okyanus tortulları Jura Dönemi’ne tarihlendirilir ve bu nedenle 170 milyon yaşından daha gençtir.
Dinazorlar dünyayı 180 milyon yıl boyunca dolaştılar ancak elimizde sadece birkaç bine yakın örnek var.Modern insanlar sadece birkaç bin yüzyıldır yıldır varlar, “Homo sapien gibi şimdiye kadar kısa yaşamış türler ,mevcut fosil kayıtlarında hiç temsil edilmeyebilir ,” diyor Schmidt ve Frank.Peki insandan geriye kalan yollar ,binalar fasulye konserve kutuları ve silikon cipler nerede? Bunların da uzun süre hayatta kalması veya hayatta kalsalar bile bulunmaları olası değildir.“Zamanımızda yerleşim alanları dünyanın yüzeyinin sadece %1’lik alanını kaplamaktadır,”diye belirtiyor araştırmacılar.“Yaklaşık 4 milyon yıldan daha eski potansiyel medeniyetlerin varlıklarının fosiller ve objeler aracılığı ile direk kanıtlarını bulma şansının çok küçük olduğu sonucuna varıyoruz,” diye ekliyorlar.Fakat diğer tip bir kanıt vardır; medeniyetimiz aynı zamanda kimyasal ayak izi bırakır.
Schmidt ve Frank çevreden enerji elde edebilme kabiliyeti geliştirmiş olarak tarif ettikleri endüstriyel toplumlarla ilgilenmekteler. Bundan anlaşılacağı gibi insanlık sadece 300 yıldan beri endüstriyel bir toplumdur. “18.yüzyılın yarısından bu yana insanlar kömür , petrol ve doğal gaz yakarak 0,5 trilyon ton fosil karbon salınımı yaptılar ,” diyor Schmidt ve Frank ikilisi.Bu gezegen üzerinde önemli derecede bir etki bıraktı. Tüm bu karbon orijinal olarak biyolojik olduğu için, daha büyük olan organik olmayan karbon havuzundan daha az karbon-13 içerir.
Bu C-13 salınımı bu sebepten dolayı jeolojik kayıtta görülmesi gereken bir işaret olan C-13 ve C-12 oranını değiştirir.
Bu karbon salınımı sıcaklığı 1 °C yükseltir. Bu da gözlenebilen bir işaret olmalıdır ; karbonatlarda oksijen -18 izotop oranını değiştirir. Tarım ve gübrelerdeki azot döngüsü de aynı zamanda nitrojen izotop işaretini değiştirir.
Tarım ve ormansızlaşma, küresel ısınmaya bağlı olarak artan yağışlar gibi, sebeplerde toprak erozyonunu artırmaktadır. Böylece aşınmış ve denizlere sürüklenen toprak sayesinde okyanus çökeltileri de değişmektedir.
Tüm bunların yanı sıra madencilik sayesinde kurşun, krom, renyum, platin ve altın gibi metallerin kullanımı artmıştır. Ve bunlar muhtemelen sanayileşmeden öncekinden daha yüksek oranlarda okyanusa sürüklenmekteler. İnsanlar aynı zamanda fosil kayıtlarını da değiştiriyor.
Fareler ve sıçanlar gibi küçük hayvanlarda yaygın bir artış olmuştur. Diğer türlerin yok olma oranının artması gibi, bu da fark edilebilir olmalı. “Büyük memeli hayvanların son buzul çağında soylarının tükenmesi ayrıca Anthropocene denilen içinde bulunduğumuz insan aktivitelerinin küresel çevreye büyük etki gösterdiği çağın başlangıcı ile ilişkili olacaktır,” diyor Schmidt ve Frank.
Sonra bizim imalatımız olan kimyasallar var .İnsanlar çok büyük miktarda plastik ile birlikte doğaya sentetik klorlu bileşikler bırakmaktalar . Bu kimyasalların veya onların bileşen ürünlerinin ne kadar uzun süre tespit edilebileceği belli değil.Hatta belki de bir medeniyeti sonlandıran muhtemel bir nükleer savaştan kalan nükleer bir işaret olasılığı bile var. Bu öğelerin çoğunun kullanım sonrası ömürleri, bulundukları zaman ölçeğinin tespit edilmesi için çok kısadır.Plutoniom-244 ’ün kullnım sonrası ömrü 80,8 milyon yıl ve curium-247’nin kullanım sonrası ömrü 15 milyon yıl olmak üzere iki olası istisna vardır. “Bu iki element yeterli miktarda depo edildiğinde hangi zamanda nükleer bir silah olarak kullanıldığı tespit edilebilir ,”diyor araştırmacılar. Schmidt ve Franks insanlığın varlığı jeolojik kayıtlarda görülebilir olması gerektiği sonucuna vardı. “Anthropocene denilen içinde bulunduğumuz insan aktivitelerinin küresel çevreye büyük etki gösterdiği çağın okyanus çökeltileri tabakası, birden fazla jeokimyasal proksiler, biyobelirteçler, element kompozisyonu ve mineralojide görünen eşzamanlı spesifik piklerden oluşan ani ve çok değişkenli olacaktır. ” diye ekliyor araştırmacılar.Her nasılsa bu iz benzersiz değildir. Araştırmacılar bir çok sayıda insan etkileri gibi görünen jeolojik kayıt tanımlamışlardır. Örneğin 56 milyon yıl önce the Paleocene-Eocene Thermal Maximum olarak bilinen dönemde ani küresel karbon ve oksijen isatop seviyesilerinde değişim meydana gelmiştir.Bu 200.000 yıl süren ve sıcaklığın 5°C – 7 °C arasında değişmesine sebep olan bu dönem ile karbon seviyesinin çok fazla miktarda yükselmesi aynı döneme rastlaması jeolojik açıdan sadece küçük bir hapşırma gibidir.
Kimse bu olaya neyin sebep olduğunu bilmiyor fakat Kuzey Atlantik’te organik tortu üzerindeki volkanik tabaka genişleyerek ısınıp karbon salınmasına sebep olduğuna dair bir iddia bulunmaktadır. Bu Kuzey Atlantik volkanik tabakada bulunan toprak parçası Izlanda’yı oluşturdu.
Bu, jeolojik izlerde açıklanamayan tek değişik değildir. Sıcaklıktaki değişimler , karbon birikintileri, okyanus tuzluluğu ve diğer birçok sayıda açıklama bekleyen değişiklikler var .
Gelecekte Anthropocene dönemine ait işaretler ile jeolojideki önceden meydana gelen ani olaylar arasında şüphe gerektirmeyen benzerlikler bulunmaktadır diyor Schmidt ve Frank.
Elbette bu olayların hiç biri daha önceki sanayileşmiş bir medeniyetin varlığına işaret etmiyor.
“Silüriyen hipotezi önemsiz bir fikir olarak kabul edilemez, çünkü başka geçerli bir fikir ortaya çıkmamıştır ” diyor uluorta süpekilasyonların önüne geçmekte kararlı olan Schmidt ve Frank.
Bununla birlikte, yaptıkları çalışmalar bazı ilginç soruları gündeme getirmekte ve sentetik bileşiklerin ne kadar süre doğada kalacağına dair daha fazla araştırmanın değerini işaret etmektedir. Schmidt ve Frank “Endüstriyel yan ürünlerin okyanus tabanındaki tortularda ne kadar kalacağına dair daha fazla sentez ve çalışma tavsiye ediyoruz . ” diye belirtiyor. Ve
Multi –milyon yılda okyanus tabanındaki tortuda benzersiz işaretler bırakabilecek farklı sınıflarda çözeltiler var mı ? sorusunu ekliyorlar.
Bu, eğlenceli ilginç bir çalışmadır .İnsanlık hakkında düşüncelerimizi değiştirme potansiyeline sahip ve etkimizi daha geniş bir perspektife yerleştiren olağandışı bir fikri sunuyor. Aynı zamanda astrobiyolojistlere de diğer gezegenler hakkında araştırma yapmaya zemin hazırlıyor.
Mars daha önce daha nemli ve sıcaktı .Eğer Mars bir kere bile sanayileşmiş bir topluma ev sahipliği yaptıysa bu rapor jeolojik kayıtta ortaya çıkacak işaretleri tasarlamaktadır. Venüs de öyle, bir zamanlar daha kalınabilirdi. Sonra, Europa’nun okyanusları ve nihayetinde, diğer yıldızların etrafında ki gezegenler var.
Yine de bizim sanayileşmiş medeniyetimiz evrende benzersiz olabilir. Ama çok daha heyecan verici olan şey, bunun yalnızca pek çoğundan bir tanesi, belki de milyonlarcasından bir tanesi olması ihtimalidir. Schmidt ve Frank onları bulmak için bazı alt yapı çalışmaları için yola koyuldular.
Makalenin orjinali ; Emerging Technology from the arXiv tarafından 20 Nisan 2018 de https://www.technologyreview.com da yayınlanmıştır.
Kaynak: https://www.technologyreview.com/s/610886/if-we-werent-the-first-industrial-civilization-on-earth-would-we-ever-know/
Çeviri: İbrahim ÖZKARACA