Atalarımız, insan vücudunun farklı duyularının tamamen farkındaydı ve onları buna göre kullanıyorlardı. Modern toplum onu unutmuş gibi görünüyor, biz sadece beş duyumuza inanıyoruz : görme, koku, tat, dokunma ve işitme.
Halkın inancından çok uzak olan insan duyuları beşten fazladır. Görme, koku alma, tatma, dokunma ve işitmeye ek olarak, vücudumuzun, ana akım toplumun gelişmesiyle birlikte gölgelerde yer alan pek çok başka duyuları da vardır.
Bu makalede, muhtemelen bilmediğiniz on ekstra duyudan bahsediyoruz.
Bu on duyu, dünyanın dört bir yanındaki eski kültürler tarafından yaygın olarak kullanıldı ve kabul edildi, ancak yıllar boyunca modern toplumun “daha soğuk” hale gelmesiyle ve birçok farklı nedenden ötürü anlamsızlaştı. Vücudumuzun muazzam kabiliyetlerini unuttuk ve çevremize daha az bağlı hale geldik, çünkü çoğumuz çevremizden uzaklaştı, duyularımızdan uzaklaştı.
Belki de yaşamın eski yolunu takip etmeye ve vücudumuzun sahip olduğu farklı duyularla daha fazla temas kurmaya zaman ayırırız.

Kemoreseptörler: Hormonların ve ilaçların saptanmasıyla ilgilidir. Kusma refleksini de düzenleyebilirler. Periferik sinir sisteminin kan damarlarına duyusal uzantılarıdır.
Streç reseptörler: Primer organlarda bulunan kan damarlarının genişlemesinin saptanmasına izin verir. Baş ağrıları ile ilgilidir. Streç reseptörler, nörolojik olarak afferent sinir lifleri ile beyin sapındaki medullaya bağlanır. Kan basıncını izlerler ve arka hipofiz bezinden antidiüretik hormon (ADH) salgılanmasını uyarabilirler.
Denge hissi: Kulakların içinde bulunan bu duyu, insanların dengeyi korumalarını ve gerekli değişiklikleri yapabilmelerini sağlar, böylece vücut hareket sırasında dengede tutulur. Denge, birlikte çalışan bir dizi vücut sisteminin sonucudur: gözler (görsel sistem), kulaklar (vestibüler sistem) ve vücudun uzayda bulunduğu yer (propriyosepsiyon) ideal olarak sağlam olmalıdır.
Nosisepsiyon: Ağrı algısından sorumludur. Üç tip reseptörden oluşur: somatik (kemikler ve eklemler), kutanöz (deri) ve viseral (iç organlar). Uzmanlar tarafından belirtildiği gibi, nosiseptörlerin belirli bir eşiği vardır; Yani, bir sinyali tetiklemeden önce minimum bir stimülasyon yoğunluğuna ihtiyaç duyarlar.
Açlık: Bu duyu sayesinde beden beslenmeye ihtiyaç olduğunu tanımlar. Ancak bugünün dünyasında, açlık duyuyor olsak da, çoğumuzun bu anlamda görmezden geldiği hızlı bir ortamda yaşıyoruz. Burada, vücudunuzun hidrasyon düzeyini izleyebilmenizi sağlayan susuzluğu da içerebiliriz, böylece ne zaman su içmeniz gerektiğini bilirsiniz.
Gerilim Sensörleri: Kaslarda bulunurlar ve beynin kas gerginliğinin yoğunluğunu düzenlemesine izin verirler.
Propioception: Hassas reseptörlerin bu haritası, vücudun her bir parçasının mekansal konumunu bilmesini sağlar.
Ses / İşitme: Bu duyu, hava veya su gibi farklı ortamlarda bulunan ses titreşimlerini algılar.
Thermoception: Hem dış ortamın sıcaklığını tespit etmek hem de bedenin sıcaklığını düzenlemekten sorumludur. Sıcaklık reseptörlerinin nasıl çalıştığı hakkında detaylar hala araştırılmaktadır.
Kaşıntı: Dokunmadan bağımsız olarak, kaşıntı hissini beynin içine çeken ve gönderen duyumdur. Beyin etiyolojisine göre kaşıntı, diğer duyusal nöronlar tarafından iletilen birçok duyumun bir karışımı olabilir.