Bilimin bugünkü düzeyinden uzak olduğu ve başka dünyalarda da yaşamın var olduğunun düşünülmediği günlerde 22-23 Ağustos 1924 gecesi, o zamanın en hızlı yatı olan Elektra gemisi Adriyatik Denizi’nde dolaşıyordu. Yatın aynı zamanda laboratuvar ve kütüp­hane olan bir salonunda Marconi, kulakla­rında dinleyici, bir eli ayar kondansatörünün manetinde, bütün yüz çizgileri heyecandan gerilmiş, uyumadan dinliyordu. Marconi, 3 gün önce Elektra yatının direğine garip bir anten yerleştirmiş, bunu üstün duyarlıkta bir amplikatöre ve onu da bir dinleyici cihaza bağlamıştı. 02.30’da bağırarak yardımcılarını uyandırmaya koştu:
“Dinleyin, dinleyin…” diyordu. Masa üzerine bıraktığı kulaklıktan tiz sesler çıkmaktaydı: “Onlar. Onlar… İşaret­ler Dünya’mızdan gelmiyor. Uzay sakinleri konuşuyorlar. Beni deli sanmayın! Sesleri dinle­yin. Ben ilk çağrıyı 1901’de yolladım. O zaman­dan beri uzaydan gelen her şeyi dinledim. S.O.S.’leri, şifreli telgrafları, insan seslerini, her şeyi dinledim. Parazitleri, Mors alfabesini, her türlü HERTZ dalgasını tanırım. Bu çeşit işaretleri hiç duymadım.” Masadaki kulaklık­tan bilinmeyen sesler çıkmaya devam edi­yordu. Marconi’nin sekreteri Giovanni Feltrinvelli temkinli olmak istiyordu. Marconi haberi basına vermeye taraftardı. Sekreteri karşı çıkıyordu: “Üstat, bunu yapamazsınız, buna kimse inanmayacak. Şöhretiniz yıkılacak. Size bağlı insanları, yardımınızla yaşayan işçi­leri düşünün…” Buna rağmen büyük bilgin bu haberi dünyaya bildirmekten geri kalmadı.
Herkes onun aklını kaybettiğine inanmıştı. Marconi üzülmemişti, radyo dalgalarının yıldızlararası mesafeleri 21 santimetre dalga uzunluğu ve 1420 megasikl üzerinden aşabildi­ğini saptamış oluyordu. Daha sonra yıllarca Samanyolu’ndan gelen işaretleri dinledi, yar­dımcılarıyla işaretlerin çözümü için yıllarını verdi. Dünya henüz böyle gerçeklere hazır olmadığı için, bir daha hiçbir açıklamada bulunmadı. Marconi’nin radyo dalgaları üze­rinde yaptığı en önemli buluş, micro-ond deni­len kısa dalgalara dayanıyordu.
Marconi şöyle diyordu: “Kısa dalgaları 20 santimden aşağıya indirebilirsek yeni ufuklar açılacaktır. Bu dalga­ları elde ettiğimiz zaman, bu dalgalar sayesinde, fare ve benzeri zararlıları tamamıyla yok edeceğiz.”
Yokettiği buluşu: Ölüm ışını
1937 yılında İtalya’da Mussolini’nin liderli­ğinde, Kara Gömlekliler adıyla anılan Faşist Partisi iktidara geçti. Eski Roma İmparatorluğu’na özenip, silahlanma hırsına kapılan Mussolini, devrin en büyük bilgini Marconi’nin bazı evren sırlarına sahip olduğunu bildiğinden ondan ısrarla, dünyaya meydan okuyacağı güçte buluşlar yapmasını istiyordu.
Marconi bazı tasarımları olduğunu, bunun ise uzun zaman ve deneylerle mümkün olaca­ğını söylüyordu. Mussolini’nin devamlı ısrarları ile, bir aletin yapımına girişti.
Aylar sonra, bir manyetik alan dondurucu cihazı meydana getirdi. Yardımcıları cihaza “ölüm ışını” adını vermişlerdi. Henüz kesin deneyleri yapılmadan, Afrika’da, Libya ve Habeşistan’ın istilasını tamamlayan Mussolini bu gizemli cihazla bir an evvel, dünyayı tehdit etmek istiyordu.
Alelacele, askeri bir tatbikatla deney yapıl­masını istedi. Deney günü Marconi ve yardım­cıları, bulundukları yerden, üzerlerine doğru hareket halinde bulunan 10’a yakın tank ve arkasından gelen askerlere karşı cihazı çalıştırdılar.
Aletten vızıltı sesleri arasında dağılan man­yetik dalgalar, tank ve askerlerin önünde sanki görünmez bir duvar meydana getirmişti. Hareket halindeki tankların motorları, kramp girmiş gibi birden durmuş, askerlerse bir adım öteye yürüyemez duruma düşmüşlerdi.
Marconi ve yardımcıları derhal cihazı dur­durmuşlardı. Arkalarında tatbikatı izleyen Mussolini ve yandaşlarının alkışlanın duymu­yorlar, dehşetle önlerindeki tabloya bakıyor­lardı.
Ölüm ışınının etkileri
Deney başarılıydı ama hesapta olmayan bazı esrarengiz olaylar bundan sonra başlamıştı. Ertesi günü tatbikata katılan askerler arasında “manyetik donma” denilen olay meydana gelmeye başlamış, nasıl tedavi edileceği bilinmediğinden, ölüm olayları sıklaşmıştı.
İntihar etti
Marconi manen yıkılmıştı. Büyük bir karamsarlık içinde Papa’yı ziyarete gitti. Papa Pi XI tarafından kabul edildi. 90 Yaşındaki Papa’yla uzun uzun konuştular. Bu konuşma hiçbir zaman açıklanmadı.
Dönüşünde Marconi’nin ilk işi cihazı bozup onunla ilgili evrak ve materyali yakmak oldu. Ölüm makinesinden geriye hiçbir şey kalmamıştı. Tanrının huzuruna rahatlıkla gidebilirdi artık. Ertesi günü Marconi’nin, evinde intihar ettiği öğrenildi. Şanına uygun bir törenle gömüldü.
Papa Pi XI, arkasından şöyle diyordu:
“Tanrının sırlarına vakıf oldu. İnsanların yücelmesi için yaşadı. İnsanların ölmemesi için öldü.”
 
 
alıntı