‘ŞAMANİZMİN BİLİMSEL ARKA PLANI’ adlı yazıdan
Günümüzde ses dalgaları ve bitkiler arasındaki ilişkiyi ele alan çalışmalar ‘biyoakustik’ adı verilen çalışma alanında yapılan deneyler ile birlikte yürütülmektedir.Bitkilerin birbirleriyle kimyasal madde ve ses dalgaları aracılığıyla iletişim kurabiliyor olmaları bilimsel yöntemlerle kanıtlanabilir mi?
Elbette bunun için öncelikle bu fenomenlerin bilimsel yöntemlerle ele alınabileceğini düşünebilen açık fikirli bilim insanları gereklidir.Bunlardan biri Batı Avustralya Üniversitesi’nden Monica Gagliano’dur.Gagliano, biz insanların doğanın bize sundukları konusunda aşırı korumacı olduğumuzu ve kendimizi kapalı bir kutudaymış gibi sınırlandırdığımızı,aslında doğanın bize kullanabileceğimiz birçok şey sunduğunu belirtmektedir.California Üniversitesi’nden Richard Karban,son 15 yılda elde ettiğimiz bilgilere göre bitkilerin kendi aralarında kurdukları iletişimin eskiye oranla daha fazla kabul edilebilir olduğunu dile getirmektedir.
Yine Karban’a göre uçucu organik bileşikler (VOCs: Volatile Organic Compounds) ilk kez bitki bilimciler Jack Schultz ve Ian Baldwin tarafından 1980’lerin başında teorik olarak öne atılmış ve bugün bu uçucu bileşiklerin bitkilerin kendi aralarındaki iletişimlerde kullanılıyor olduğu kanıtlanmıştır.Gagliano’ya göre bitkilerin kökten-köke meydana getirdikleri alarm sistemleri, ekosistemi yani ağaçların oluşturduğu ormanı birbirine organik olarak bağlamaktadır.Gagliano, bu internet benzeri ağın,mantarlar aracılığıyla gerçekleşmesinin mümkün olduğunu ve ayrıca bitkileri birbirine bağlayan bu ağ yoluyla akustik sinyallerin de gönderilebileceği bilgisini vermektedir.
Radboud Üniversitesi’nden Josef Stuefer’e göre de bitkiler kendi aralarında bir iletişim şebekesi oluşturabilmekte ve hatta bitki virüsleri bu ağı kendi amaçları doğrultusunda kullanabilmektedir.
British Columbia Üniversitesi’nden Orman Ekologu Suzanne Simard ise yaptığı bilimsel araştırmada ilginç sonuçlara ulaşmıştır.Simard’a göre ormanda yer alan yaşlı ve dev ağaçlar daha genç ve küçük ağaçlara mantarların bizzat oluşturduğu bir ağ aracılığıyla bağlanabilmektedir.Bu dev ağaçların olmadığı ortamlarda ise çok sayıda fide ve ağaç bile bu iletişimi verimli olarak sağlayamamaktadır.
Simard, dev ağaçların tüm bitki ekosistemini bu ağlar aracılığıyla yönetebiliyor olabileceğini de düşünmektedir. Simard’ın son araştırmasına göre ormanda bir bölgede dev bir ağaç (ana ağaç diye tanımlıyor) kesildiğinde,ardından daha genç ağaçların dayanıklık kat sayılarının azaldığını tespit etmiştir .
Dr. Grace Augustine ise ağaçların kökleri arasında nöronlar arasındaki sinapsların yaptığı türden
bir çeşit elektrokimyasal iletişimin olabileceğini belirtmiştir .Şamanlar için en önemli ögelerden biri olan ve kültürümüzün derinliklerine kadar işlemiş olan hayat ağacı veya dünya ağacı motifine bir de bu gözle bakabilir miyiz?
Şamanların ruhsal veya göksel yolculuklarında kullandıkları,üst, orta ve alt dünyaları birbirine bağlayan hayat ağacının kökeni acaba aktarılan bu bilimsel fikirlerde aranabilir mi?
Hayat ağacının kökeni ormanları yöneten dev ve yaşlı ağaçlar mıdır? Yoksa şamanlar hayat ağacına ruhsal olarak tırmanmıyorlar da bu dev ağaçların diğer ağaçlarla gerçekleştirdikleri
elektrokimyasal iletişime mi ortak oluyorlar? Veya şamanlar bu iletişimi bir şekilde algılayabiliyorlar mı? Kamlar bu elektrokimyasal ağa sindirdikleri bazı özel mantar ve bitki türleri aracılığıyla,onların zihinsel etkisiyle bağlanıyor olabilirler mi?
Öyle görünüyor ki,şamanizmin bilimsel arka planında biyoakustik ve biyokimya gibi bilim dalları bulunmaktadır.Gagliano’nun şu sözleri tam da bu noktada önem kazanmaktadır:
“Şamanlar bitkilerin seslerini duyabildiklerini ve bu sesleri öğrenebildiklerini söylerler.Belki de bizim daha önce dikkat etmediğimiz noktalara önem verdiler.Bu gerçekten ilgi çekici.Biz bu bağlantıyı kaybetmiş olabiliriz fakat bilim günümüzde bunu yeniden keşfetmek için çalışıyor.” . Bugün özellikle Orta Asya’daki Türklerin yaptığı ‘kömey (khöömei)’ denilen gırtlak müziğinin
kökeninde şamanizmin olduğu düşünülebilir mi? Şamanların bu sesleri doğayı dinlemek,onu dillendirmek amaçlı yaptıkları düşünüldüğünde onların doğa-ritim ses bağlantısını çok iyi algılayabilmiş ve içselleştirmiş olduklarını söyleyebiliriz.
Belki de şamanlar kendi çıkardıkları seslerle ve yardımcı psikoaktif bitkilerin sindirimiyle birlikte
zihinlerinde birtakım imgeler yaratabiliyor ve onlardan bazı anlamlar çıkartabiliyorlardı.Şamanizmin bilimsel arka planında biyoakustik, biyokimya bilim dallarının yanında nöroloji ve kuantum fiziği de yer alıyor olabilir mi? Son dönemde disiplinlerarası bilimler olan kuantum biyoloji ve nörokuantolojinin çalışma alanları hakkında çok sayıda makale yayımlanmıştır
(Grandpierre ve ark., 20134; Gardiner ve ark., 20105; Sayın 20116; Persinger ve Dotta, 20117; Limar 20118 ; Tarlacı 20109 ).
Bu bilimsel makaleler kuantum fiziği prensipleri (kuantum dolanıklık,kuantum sıçraması vb.)
ile beyin aktiviteleri arasındaki ilişkileri konu almıştır.Bugüne kadar görmezden gelinen veya üzerinde durulmayan beyin ve zihin kaynaklı fenomenlerin gizemi kuantum fiziği – nöroloji ilişkisi ile çözülmeye çalışılmaktadır.Şamanların da deneyimlerinde zihin kapasitelerini fazlasıyla kullandıklarını düşündüğümüzde eğer varsa kuantum fiziği – zihin – bilinç ilişkisini iyi anlamak gerekmektedir.O zaman şamanizm bir mistizm olmaktan çıkıp bilimsel bir veri sınıfına konulabilecektir.
Şamanın ruhsal yolculuğunun bilimsel arka planını California Üniversitesi’nden Michael Winkelman şu şekilde açıklıyor:
“Şamanizm insan bilişselliğinin doğasında kökleri bulunan,görünür deneyimlerle temsil edilen görsel sembolizmi üretmek adına beynin farklı seviyeleri boyunca olan bilgiyi birleştirmek için bilincin değiştirilmiş durumunu irtibatlandıran bir olgudur.”
Kaynak : academia.edu
Kaynak : Tolga Yazıcıer