SETİ: SEARCH FOR EXTRATERRESTRIAL INTELLIGENCE – DÜNYA DIŞI ZEKA ARAŞTIRMASI

Başka gezegenlerde bulunan varlıklarla radyo bağlantısına ilk girişenler arasında Marconi ve Tesla gibi ünlü bilim adamları da vardı…Bu araştırmacıların her ikisi de zamanlarında Dünya Dışı kaynaklı radyo sinyalleri aldıklarını açıkça ifade etmişlerdi.
Günümüzde gerçekleştirilen çalışmalarda elde edilen sonuçlar artık ne yazık ki , bu kadar açık bir şekilde kamuoyuna duyurulmuyor…Bu da konunun bir başka düşündürücü yanı…
NASA 1979 yılında D.D zeki yaşamı araştırmak amacıyla SETİ projesini başlattı. Başlangıçta Amerikan hükümeti projeye 14 milyon dolarlık bir katkıda bulundu. Ama daha sonra parasal destek Amerikan Senatosu tarafından kesildi, bunun gerçek sebebi Amerikan Hükümetinin elinde radyo sinyallerinden çok daha önemli fiziki kanıtların; düşen UFO enkazları, varlık bedenleri, resmi yetkililerce yapılan yakın gözlemler, raporlar, fotolar ve filmlerin…vs. olmasıydı. Yani artık SETİ Projesi Hükümet Bütçesi için çok gereksiz bir masraftı, çünkü UFO’ların Gezegenimizi ziyaret ettikleri artık kaçınılmaz bir gerçekti..
Fakat durum böyle olunca başta Frank Drake ve Carl Sagan olmak üzere, bir grup bilim adamının ısrarları üzerine, Proje Silikon Vadisindeki Özel Şirketlere götürülerek finansal destek sağlandı ve yeniden ele alınarak incelemeler sürdürüldü.
Herşeye rağmen, Uzaya radyo sinyalleri göndermek ve sayısız gezegenlerden gelme ihtimalini düşündüğümüz sinyalleri alarak çözme yoluna gitme, D.D uygarlıkları tanıma yolunda atılmış olumlu bir adımdır.
‘’ Dünya Dışı Varlıklardan’’dan gelmesi olası radyo dalgalarını dinlemek amacıyla kullanılan Dünyanın belli başlı radyo teleskopları şunlardır:
• The Arecibo İonospheric Observatory, Porto Riko.
• National Radio Astronomy observatory, Green Bank- West Virginia.
• Eski Sovyetler Birliği’ndeki sekiz tabaklı radyo teleskop.
• Kafkaslardaki büyük radyo teleskop.
• ABD’de SETİ Projesi’nde 1979 yılından itibaren kullanılmaya başlanan çok duyarlı radyo teleskoplar. Bunlardan en büyüğü Arizona’daki radyo teleskoptur.
• 1995 yılında Avustralya’nın doğusundaki Parkes Kenti’nde, günümüzün en modern uzay haberleşme merkezi oluşturularak ‘’Phoenix Projesi’’ adı altında çalışmalara başlandı.
1977 ile 1990 yılları arasında gök bilimciler çok değişik takım yıldızlardan bazı sinyaller aldılar. Bu sinyaller açıklanamadı ve aralarından hiçbiri de yenilenmedi. Şimdi tarihlerine göre sinyalleri incelemeye çalışalım:


15 Ağustos 1977. Yay Takımyıldızı:
Ohio Eyaleti radyo teleskopunda görevli bir araştırmacı ‘’wow’’ sesi olarak tanımladığı bir sinyal aldı. Bu sinyal bir daha asla duyulmadı.


10 Ekim 1989.Yay Takımyıldızı:
Harvard META (Megachannel Extra Terrestrial Assay) radyo teleskopundan alınan 40 sinyalden biri kaydedildi.
14 Ağustos 1989.Başak takımyıldızı:
META tarafından bir başka sinyal daha kaydedildi. D.D zekanın yayında olduğunu düşündüren türde bir sinyaldi.
16 Ağustos 1989.Balık Takımyıldızı:
Bu kez de META tarafından kaydedilen sinyal belirli aralıklarla tekrarlanıyordu. Kontrol edilme aşamasında kesildi.
15 Kasım 1989.Kasiope Takımyıldızı:
Bu META sinyali bir yıldızdan çok D.D varlık tarafından veriliyormuş izlenimini yarattı.
9 mayıs 1990.Yılan Taşıyan Takımyıldızı:
Avustralya’da bulunan Parkes radyo teleskopu tarafından kaydedildi. Büyük bir olasılıkla D.D zeka tarafından gönderildiği öne sürüldü.
Yukarıda sıralanan bu radyo sinyallerinin ya da hala açıklığa kavuşturulamayan mesajların alınmış olması insanı gerçekten heyecanlandırıyor: D.D varlıkların bizlere ulaşabilmek için yayın yaptıkları fikri, araştırmacılar için son derece gerçekçi bir kanıt gibi görünüyor.
Yine de hatırlanması gereken nokta bu mesajların çözülememiş olarak kalmalarıdır. Prof. Sagan’ın dediği gibi mesajlar D.D zeka için çok basit olabilir. Fakat biz Dünyalılar bu sinyallerin anlamını çözebilmek için belki de yıllar boyunca araştırma yapmak zorunda kalacağız. D.D varlıklar için çok kolay olan bu sinyaller bizim için karmaşık ve gizemli olmaktan öteye gitmiyor.
Her durumda, radyo-astronominin uzayı tanıma konusunda dünyaya büyük yardımları olduğunu inkar edemeyiz. Dünyada bulunan en büyük radyo-radar gözlemevi Puerto Rico adasındadır. Cornell Üniversitesi uzmanları tarafından yönetilen Arecibo gözlem çanağının çapı 305 metredir. Radyo-radar gözlem çanağının yansıtıcı yüzeyi, çanak biçimli bir vadiye daha önce yerleştirilmiş bir kürenin bölümünü oluşturur. Uzayın derinliklerinden radyo dalgaları algılar. Aldığı bu radyo dalgalarını çanağın tepesindeki antene aktarır. Anten elektronik bağlantılarla kontrol odasıyla temas halindedir. Alınan sinyal kontrol odasında çözümlenir. Bunun tersine, teleskop bir radar vericisi olarak kullanılırsa, sinyalle beslenen anten çanağa sinyali geçirir, o da uzaya yansıtır.
Arecibo gözlemevi uzaydaki uygarlıklardan sinyal elde etmek için kullanıldığı gibi, bir defasında da Dünyadan bir mesajı M13 adı verilen yıldızlar kümesine göndermek için kullanıldı. Böylece yıldızlar arası diyalog kurma isteğimizi D.D varlıklara da anlatmaya çalışmış olduk.
Radyo dalgaları ışık hızıyla giderler. Bu da yıldızlar arası bir yolculuğa çıkan en hızlı uzay aracından 10.000 kez daha büyük bir sürat demektir. Radyo-teleskoplar, dar frekans dalgaları üzerinden öylesine yoğun sinyaller yayarlar ki , çok geniş yıldızlar arası mesafelerde bile alınabilirler.
Arecibo gözlemevi, Samanyolu galaksisinin orta yerinde 15.000 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegende kurulmuş benzer bir gözlemeviyle iletişim kurabilir. Yeter ki, radyo-teleskopumuzu hangi noktaya yönelteceğimiz bilinsin.
İleri uygarlıklar haberleşme alanında radyodan daha öte yöntemler geliştirmiş olabilirler. Ne var ki radyo güçlü bir kaynaktır, ucuzdur, hızlı ve basittir. Bizim gibi geri kalmış bir teknolojiye sahip bir uygarlığın, göklerden mesaj alabilmek için radyo teknolojisine başvurmak zorunda kaldığını anlayabilirler.