1908 Senesinde Ne Oldu: Tunguska Felaketi
30 Haziran 1908 günü muazzam büyüklükteki bir ateş topu Sibirya semalarında belirerek yere çarptı ve bin Hiroşima Atom Bombasına eşdeğer bir patlama gerçekleşti. Patlama neticesinde meydana gelen ısı binlerce geyiği öldürdü ve yüzlerce kilometrelik bir alan orman yangınları ile kavruldu. İngiliz gazetelerine göre patlamadan sonraki birkaç gün içinde Batı Avrupa’da bulunan insanlar bile gökyüzü kaplayan turuncu parıltı ile hiç ışık yakmadan geceleyin gazetelerini okuyabilmekteydiler.
Patlama büyük bir yanardağ infilakını hatırlattıysa da ortada böyle bir yanardağı yoktu. Batının elinde olan tek şey Tunguska yöresinde orta şiddette bir depremin gerçekleşmiş olduğuna dair sismograf kayıtlarıydı. Bilim adamları olayı merak ediyor ancak hiç biri dünyanın öte ucunda bulunan ve henüz ayak basılmamış bataklık bölgeye gitmeye cesaret edemiyorlardı. Patlamadan ancak 19 yıl sora bölgeye gidilebildi ve dizi dizi yere yatmış ağaçlarını gördüklerinde patlamanın şiddeti karşısında dehşete kapıldılar. Önce bunun bir meteor taşı olduğunu düşünerek göktaşı parçaları aramaya koyuldular. Ancak sonuç umutsuzdu.
Çevre köylülerle konuştuklarında köylüler onlara akan bir yıldızdan bahsedeceklerdi. Yıldız kaymasının ardından büyük patlama gerçekleşmiş ve gürültü etkisiyle bir çoğu sağa sola savrulmuşlardı. Bilim adamları yanmış ve yatmış on binlerce ağaçtan başka bir görüntü elde edemediler.
Esrarengiz Fenomen
Tunguska bölgesine yapılan araştırma gezilerinde buradaki ağaçlar arasında dünya-dışı özellikler taşıyan bazı partiküllerin yuvalandığını gördüler. Bilgisayar aracılığıyla yapılan tahlillerde bu parçacıkların asteroit orijinli meteorlara ait olduğu anlaşıldı. Ancak onları ilgilendiren olaya bir meteorun sebep olmasından çok böylesi bir zarara sebebiyet veren meteorun yapısıydı.
Tunguska bilim adamlarının sadece şahsi zevklerini tatmin etmek ve meraklarını gidermek için ceplerinden para harcayarak araştırdıkları bin yılın en esrarengiz olaylarından biri ve belki de en önemlisi! Bu bilinmeyen açığa kavuşturulduğunda belki de uzayla ilgili tüm bildiklerimiz değişecek ve uzaya açılacak olan insanı bekleyen bir tehlikenin valığını fark edeceğiz.
Tunguska ’ya ilk olarak 1927 senesinde yıllarca Rusya’nın bir çok bölgesinde meteor toplamış amatör bir bilim adamı olan Leonid Kulik gitmiştir. Onun bu yolculuğu sadece bölgenin zorlukları düşünülürse bile başlı başına bir macera ve cesaret gösterisidir. İlk olarak devrilmiş ağaç yığınlarını gören Kulik ortada büyük bir orman yangınının varlığını düşünmüştür. 14 yıl içinde dört sefer yapan Kulik buranın resimlerini çekti, araziyi tarayarak meteordan parçalar bulmaya çalıştı ancak hiçbir sonuç elde edemedi. Tanıklarla konuştu, hiç kimsenin anlattığı diğerine benzemiyordu. Ancak o bu patlamaya bir meteorun sebep olduğu konusunda sabit fikre sahipti.
Patlayan Uzay Gemisi
Kulik’ten başka 10 yıl boyunca bölgeye gidilmedi. Ta ki ünlü Rus bilim kurgu yazarı Alexander Kazantsev tarafından buranın garip görünümüne ancak bir nükleer patlamanın sebebiyet vereceği ve tanıkların anlattıklarına göre gök yüzündeki silindir biçimli bir cismin manevralar yaparak düştüğüne göre bunun nükleer yakıtla çalışan bir uzay gemisinin düşmesi neticesinde gerçeklemiş olabileceği üzerine yazılan bilim kurgu öyküsü yayınlanana kadar. Peşinden Hiroşima ve Nagazaki ‘ye atılan bombaların benzer etkiler yaratması tüm bilim çevrelerinin buraya ilgi duymasına neden oldu.
Herkes Kazantsev’in öyküsünün gerçek olma ihtimali üzerinde durmaya başladı. Artan ilgi ve yeni bilim seferleri ile Tunguska’nın sırrının birkaç sene içinde çözülebileceği sanıldıysa da tüm bunlara rağmen olay hala sır olarak kalmaktadır.
Tomsk Biyoloji ve biyofizik Araştırma Enstitüsü başkanı Gennardy Plekhanov 1961 yılında hazırladığı raporla durumun sanılandan çok daha karışık ve içinden çıkılmaz olduğunu anlattı. Böylece her sene Tunguska’ya bir bilim heyeti gelerek incelemeler yapmaya başladı. Öncelikle bölgede yatık yığınlar halinde duran ve patlamadan etkilenen ağaçların bir haıtası çıkarıldı (Yandaki harita). Tomsk Devlet Üniversitesi matematikçilerinden Wilhelm Fast tarafından hazırlanan bu harita sayesinde ağaçların yerden yaklaşık 6 km. yukarıda meydana gelen, 10 ile 20 megatonluk TNT güçünde, doğudan batıya doğru ilelemte olan bir patlama neticesinde ancak bu görünümü alabilecekleri ortaya çıktı.
Batılı Araştırmacılar Olay Yerinde
Tunguskaya yakın Tomsk ve Krasnoyarsk bölgelerinin askeri teknoloji alanında araştırma bölgeleri olması sebebiyle 30 yıl boyunca sadece Rus araştırmacılara açık olan bölge soğuk savaşın sona ermesi ile artık batılı meslektaşlarına da serbest olacaktır. Bunlar içinde İtalyan fizikçi Menotti Galli, ağaçlardan ve özellikle de onların yıllık gelişmelerini gösteren halkalarından Tunguska’nın sırrının çözüleceğine inanmaktaydı.
1990 yılında gerçekleştirilen keşif gezisinde Galli, patlama sırasında kurumuş ağaç dallarının yaş ağaç gövdelerine saplanarak halkaların düzenli gelişimlerini bozduğunu; ağaçın yaşamını sürdürebilmek için dalın etrafını reçine ile kapadığını fark etti. Öylesi ile patlama sırasında ormana saçılan patlamaya sebebiyet veren her ne ise onun parçalarının bir kısmı reçinelerin içine de girmiş olmalıydı. Ele geçirilen reçineler laboratuarlarda incelendiyse de bir sonuca varılamadı. Bir yıl sonra daha çok reçine temini için yeniden bölgeye gidildi.
Yoğun çalışmalar neticesinde Galli ve İtalyan Giuseppe Longo merkezde ve patlamadan kurtulabilen 6 adet ladin bulabildiler. Gövdelerinden yeterince numune kesilerek alındı. Karşılaştırma yapabilmek için devrilmiş bir kara çamın kökünden de örnekler çıkarıldı.
Reçineler içinden çıkarılan parçacıklar incelendi. Anca sadece aynı döneme ait oldukları dışında bir veri elde edilemedi. Reçineler içindeki 1902-1914 dönemine ait tabaka içinde olağanüstü düzeyde bakır, altın ve nikel parçacıkları bulundu. Bu parçacıkların oranı patlama zamanında normalin on katına çıkmıştı. Bu da patlamanın dünya-dışı kökenli olduğunun kanıtıydı.
Bu parçacıklar patlama sırasında mı oluşmuşlardı? Bunu anlamanın en iyi yolu kara çam ağacının köklerinin incelenmesiydi. Çünkü patlama sırasında devrilen çam ağacının kökleri havadaki partikülleri tutmuş olmalıydı. Gerçekten de öyleydi.
Bir başka kanıt da reçineler ve köklerdeki parçacıkların küre biçiminde olmasıydı ki, bu ancak yüksek ısı ile mümkündü. Patlamanın yaydığı ısı havadaki parçacıkları eriterek küreleştirmişti. Öyleyse bu patlamaya ancak bir uzay cismi neden olabilirdi.
Yeni Teoriler
Bu gün büyük bir kısım bilim adamı patlamaya bir kuyruklu yıldızın sebebiyet verdiğine inanmaktadılar. Ancak öyle olsaydı bu patlamalarının devamı gelmeliydi. Parçacıklar değişik cins meteorlardan birinden gelmiş olabilirler.
Son olarak Moskova Radyo Araç Enstitüsü radyoloji uzmanlarından Andrei Olkhovatov tarafından ortaya atılan bir teoriye göre felaket gökten değil yerden gelmiştir. Tunguska’da bir deprem gerçekleşmiş ve tüm bu olaylar bu depremin devamı olarak meydana gelmişti. Olkhovatov’a göre deprem sadece yeri sarsmakla kalmaz, kimi zaman şimşeği anımsatan ışıklar çaktırarak büyük gürültüler çıkarabilir. Depremden kaynaklan sismik enerji elektrik dalgaları şeklinde yayılarak ağaçları yakmış ve orman yangınları başlamış olmalıdır. Tanıkların anlattıkları bilim adamın görüşünü desteklemektedir.
Tunguska’da Ne oldu?
Tunguska’da ne olduğu hala bir sırdır. Bilimin gelişmesiyle her geçen gün yeni bir teori ortaya atılmakta, eskisi eleştirilmektedir. Ancak bilinen tek şey her ne olduysa bu kendine özgü bir şeydi ve benzerleri gerçekleşmediği süre de Tunguska’daki deliller yavaş yavaş ortadan kalmak; yeni delil elde etme olasılığı azalmaktadır.