İki milyar yıl önce, Afrikada uranyum depozitinin bazı kısımları kendiliğinden nükleer fizyona maruz kaldı. Bilim adamları, 16 bölgeden oluşan bu nükleer reaktörün, uzak geçmişte en az 500.000 yıl boyunca faaliyet gösterdiğini tahmin ediyor. İnanılmaz bir şekilde, bugünkü nükleer reaktörlerle karşılaştırıldığında, modern nükleer reaktörlerimiz hem tasarım hem de işlevsellik açısından karşılaştırılabilir değildir.
Nükleer reaktör 16 bölgeden oluşmaktadır. Scientific American’da belirtildiği gibi, “Bir düzineden daha fazla doğal reaktörün kendiliğinden ortaya çıkması ve belki de birkaç yüz bin yıl boyunca mütevazi bir güç elde etmeyi başarmaları gerçekten şaşırtıcı.”
Araştırmacıların, “1956 yılında Gabon’daki (Batı Afrika) Oklo doğal nükleer reaktörünün keşfinin, 1942’den beri, Enrico Fermi ve ekibinin yapay bir öze ulaştığı zamandan beri, reaktör fiziğinde en önemli olaylardan biri olduğunu söyledi.
Biz her zaman “nükleer reaktör” kelimesini duyduğumuzda, yapay olarak yaratılmış bir yapı düşünürüz. Ancak, burada durum böyle değil. Bu nükleer reaktör aslında gezegenimizin Kabuğu’ndaki Okla, Gabon’da bulunan doğal uranyum bölgesinde bulunuyor.
blank
Sonuç olarak, Uranyum doğal olarak radyoaktiftir ve Okla’da meydana gelen koşullar nükleer reaksiyonların gerçekleşmesine izin veren Mükemmel bir ortam oldu.
Aslında, Oklo bu gezegende YALNIZCA bilinen bir konumdur ve bilim adamlarının 1,7 milyar yıl önce meydana gelen “kendi kendini idame ettiren” nükleer fraksiyonların söz konusu olduğu ve bu süre zarfında yaklaşık 100 kW’lık bir termal güç elde ettiği 16 sahadan oluşmaktadır. Oklo uranyum yatakları doğal nükleer reaktörlerin var olduğu bilinen yerlerdir, ama nasıl? Yeryüzünde başka bir yer de doğal nükleer reaktör var mı?
Raporlara göre, doğal nükleer reaktör, uranyum açısından zengin bir mineral yatağının, nötron moderatörü olarak hareket eden yeraltı suyu ile su yüzüne çıktığı ve nükleer zincir reaksiyonu meydana geldiği zaman oluşmuştur. Nükleer fizyondan elde edilen ısı, yeraltı suyunun kaynayarak, reaksiyonu yavaşlattı veya durdurdu. Maden yatağının soğumasından sonra, su geri döndü ve reaksiyon yeniden başlatıldı, 3 saatte bir tam döngü tamamlandı. Fisyon reaksiyon döngüleri yüzbinlerce yıl boyunca devam etti ve giderek azalan bölünebilen materyaller artık bir zincir reaksiyonunu sürdüremediğinde sona erdi.
Bu kafa karıştıran keşif 1972’de Fransız bilim adamlarının uranyum içeriğini test etmek için Gabon’daki madenlerden uranyum cevheri almasıyla gerçekleşti. Uranyum cevheri, üç uranyum izotopundan oluşur ve bunların her biri farklı sayıda nötron içerir. Uranyum 238, uranyum 234 ve uranyum 235 vardır.
blank
Uranyum 235, bilim adamlarının nükleer zincir reaksiyonlarını sürdürebilmeleri nedeniyle en çok ilgilendikleridir.
Şaşırtıcı olan, bir nükleer reaksiyonun, yan ürün olan plütonyumun üretildiği ve nükleer tepkimenin kendiliğinden ayarlandığı bir şekilde gerçekleşmiş olmasıdır. Bu atom biliminin “kutsal tohumu” olarak kabul edilen bir şeydir. Reaksiyonu idare etme kabiliyeti, reaksiyon başlatıldığında, çıkış gücünün kontrollü bir şekilde, felaket patlamalarını veya enerjinin tek bir anda serbest bırakılmasını önleme kapasitesine sahip olmasıyla mümkün olduğu anlamına gelir.
Aynı zamanda modern nükleer reaktörlerin, reaksiyonun güvenli bir biçimde , kritik duruma geçmesini ve patlamasını önleyerek grafit-kadmiyum şaftları kullanarak soğumasını sağlayacak şekilde de kullanıldığını bulmuşlardır. Bütün bu şartlar okla da tabiatta oluşmuştur. Sonuçta, doğa her yönden inanılmaz.
Ama niçin nükleer zincir reaksiyonları başladıktan sonra mevduatın bu kısımları kendilerini patlatıp yok etmiyorlar? Hangi mekanizma gerekli öz düzenlemeyi sağladı? Bu reaktörler sürekli mi oluşuyor, uyuyorlar mı ve yoksa tekrar başlayacaklar mı?