Pek çok bilim insanı için Caduceus, yaÅŸam ve ölüm, iyi ve kötü, ying ve yang’ın arketipidir.
E.B. Taylor, “İlkel Kültür” metninde bildirdiÄŸi çalışmalarında, ilkel insan için ruhun bir tür özerk varlık olduÄŸunu, aynı yaÅŸamın nedeni olduÄŸunu ve ölüme dirençli olduÄŸunu, rüya ile gerçeklik arasındaki, fiziksel gerçeklik ile psiÅŸik gerçeklik arasındaki, ölüm ve yaÅŸam arasındaki iki kutupluluk olduÄŸunu söyler.
Aslında biyolojik bakış açısından, Adolf Bastian’ın “temel fikirler” anlayışına göre Çifte Yılan ve Jung’un arketipin kökenini maddesellik içinde gören sezgisine göre, en etkili temsili, DNA’nın çift sarmalında.
Bu, nihayetinde insandan ruhu “yılan ÅŸeytan” tarafından çıkarma giriÅŸiminin temsilidir, aslında “Ayin” in uygulandığı aynı teknik araçların temsili de olabilir. Caduceus’un da “tanrının asası” ile iliÅŸkilendirildiÄŸini ve karşılaÅŸtırıldığını hatırlamalıyız, bu nedenle “teknolojik” enerjileri tanımlamak için ve eÄŸer daha sonra kaçırılan kiÅŸinin hipnotize edildiÄŸi ve bir çeÅŸit kontrol edildiÄŸi kaçırılma olaylarına baÄŸlarsak sihirli deÄŸnek “Caduceus’u”, Grilerin teknolojik araçlarına göre yeniden ayarlamak mantıklı.
DiÄŸer ÅŸeylerin yanı sıra, İngiliz Mısır bilimci A. E. Baines, Mısırlı ileri gelenlerin elinde çubuklarla birçok tasvir keÅŸfetti; ve çalışmalarından, bu çubuklardan birinin, ark lambaları gibi sert karbondan yapıldığını ve “Sinir kuvveti” denen bir kuvvetin açığa çıkardığını ve “erkeklik” ile baÄŸlantılı görünen manyetik malzemeden yapılmış güç olduÄŸunu gördü.
Öyleyse, törenin gerçekleÅŸtiÄŸi “Enerjili Oda” yı düşünürsek ve Ruh’u serbest bırakmak için gerekli olan frekansın da düşük olduÄŸu düşünülürse, Caduceus’un bu amaç için kullanılan bir iletken olma olasılığı vardır.
Åžu anda Londra’daki British Museum’da bulunan Useret papirüsünde Amon’a atıfta bulunuyor gibi görünen ilginç bir hiyeroglif olması tesadüf deÄŸil, aynı ÅŸey Abidos’ta da tasvir ediliyor ve aslında bir tür “elektrik akümülatörü” ÅŸeklinde görünüyor. Çubuk; Akhenaten, Musa ve Kral Süleyman’ı büyük Tapınağının taÅŸlarını kesmek için kullanılan aynı ÅŸey, “Åžamir” veya “ateÅŸ yılanı” adlı bir alet.
Bu çubuk, Ruhun merkezde temsil edildiÄŸi, bazen bir “kuÅŸ” ve bazen de epifiz bezi ile biten Caduceus’umuz olabilir. Epifiz hipofizle birlikte çalışarak beyin ve zihin arasındaki köprüyü, fiziksel olan ve olmayan arasındaki geçiÅŸi açar.
Kendinize inanmanıza izin verdiÄŸiniz herhangi bir bilgi, ancak İlahi Olan’a açılan kapının ilk açılışıyla gerçek olabilir.
Bunu, vücuttaki biyoelektrik termal akımdaki düşünce frekansını yorumlayarak ve zihne açarak yapar.
Endokrin sistem, “YükseliÅŸ” in kristal enerjisinde aktive edilir.
Özellikle epifiz bezi, hipofiz ve hipotalamus hem madde hem de antimadde olarak Mer-Ka-Na alanında kristalleri alma ve iletme işlevi görür.
Aslında, epifiz, ÅŸaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde, Mısır’daki birçok hiyeroglifte temsil edilir ve Osiris’in taşıdığı “bilgi çubuÄŸu” nun üzerine yerleÅŸtirilir; bu, çubuk ucunun tepesinde tam olarak buluÅŸan bir spiral içinde iç içe geçmiÅŸ iki kobra olarak görünür, “yılan” ın, ruhuyla epifiz üzerinde yükselen kundalininin enerjisinin temsili olan epifizin “çam kozalağı” ile.
Yenilenmenin gücünü temsil eden çam kozalaklı kanatlı Asur tanrısı, Babil’in Tammuz’una atfedilebilir. Tarihteki paganizmin çoÄŸu Babil’in Tammuz’a kadar uzanmaktadır.
Annesi Semiramis, İsa Mesih’in 1000 yıldan fazla bir süre sonra doÄŸumunu bekleyen Bakire Ana idi. Katoliklerin haç iÅŸareti yapma pratiÄŸi, bu ÅŸekilde insanların “halkının iyiliÄŸi için ölen” kendi mesihleri ​​Tammuz’a saygılarını gösterdiÄŸi Babil’de baÅŸladı. Tammuz’a olan bu sevginin tanınması, Katolik Kilisesi’nde Tammuz onuruna bu iÅŸareti taşıyan “T” Åžeytan’ın iÅŸaretini yaparak Hıristiyanları haç iÅŸareti yaptıklarına inandırarak gösterildi.
Dendera’nın tasvirlerine, büyük ampullere benzeyen cam ampuller ile baÄŸlanabilir, bunun yerine deney yaptıkları bu özel enerjiyi kapatabilirdi.
Åžaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde, arkeolojik araÅŸtırmalar Mısır firavunlarının Dünya’daki hükümdarlıklarını uzatmaya hizmet ettiÄŸi görülen “HB-SD” (Heb-Sed) adlı bir ayini kutladıklarını göstermiÅŸtir. Tören, firavunu bir tür ölüme götürmekten ve ardından cesedi kırmızı granit bir lahitin içine yerleÅŸtirmekten ibaretti. Firavun, tüm yaÅŸamsal faaliyetlerde ani bir yavaÅŸlamaya neden olan nilüfer çiçeklerine dayanan bir “iksir” içti.
Birkaç gün sonra, kral mükemmel bir ÅŸekilde “dirildi”. Benzetme ile hatırlatırım, Abydos’taki Seti I tapınağında ve üstte orta kısımda ideogram olan “mes” anlamına gelen “Djer plakasında” da bulduÄŸumuz “Yeraltı dünyasına yolculuk” olarak kabul edilen temsiller, “yeniden doÄŸuÅŸ”… Aynı ÅŸey, Tanrıça Ueret Hekau’ya hitap eden ritüelde “diriliÅŸ” gücüne sahip olan Kraliçe Hatshepsut’a atfedilen yüksek “Heka” ritüeli; görünüşe göre, bazı “sihirli formüller” ve belirli ve gizemli bir enerji aracılığıyla, genellikle Mısırlılar tarafından mezarlara yerleÅŸtirilen küçük heykelciklere uhabti’ye bile hayat vermek mümkün görünüyordu.
Bunun dışında firavunun mükemmel bir ÅŸekilde ortaya çıktığı bu ritüelde “Işık EkmeÄŸi” yendiÄŸine inanıyorum, ilk önce sahip olduÄŸu tüm güçleriyle anıldı. Öte yandan lotus çiçeÄŸi bana aynı “Yaratılış”, “çiçek açmanın” meydana geldiÄŸi çok-biçimli geometrilerin aktif sembolleri olan kristallerin geometrilerini ve ÅŸeklini hatırlatıyor. Aslında, Lotus ÇiçeÄŸi DoÄŸulular için güzelliÄŸin, saflığın ve mükemmelliÄŸin sembolü, güneÅŸin, gökyüzünün, dünyanın, yaratılışın, geçmiÅŸin, bugünün ve geleceÄŸin sembolüdür; “Hayatı” temsil ettiÄŸi için.
Aynı zamanda kendi kendini yaratmayı, dünyanın kaostan doÄŸuÅŸunu ve aynı zamanda ışık, düzen ve dünyanın ve tam olarak insanların evrimsel yönünü temsil eder. Burada Piramitte ne olduÄŸunu kendimize sormamız gerekiyor? Bunlar piramidolojinin iyileÅŸtirici güçleriydi, hayati parametreler, enzimler ve hormonlar üzerinde enerji iyileÅŸtirmeleri bulundu; ya da bunun yerine bedensel bileÅŸenlerin hareketleri vardı: “KA ve Ba”, YaÅŸamın iki evrensel akım enerjisi mi yoksa daha doÄŸrusu hayati ruhsal enerji ve ruh mu? Åžaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde, bu konuda özellikle ilgi çekici önemli bilgiler veren bir kaçırılanın haberi var: “insanın ışıklı ve yabancı paraziti” kılığında görünen “Lux”.
Ruhun kendisini yaklaşık 12 Hz’lik bir titreÅŸime maruz bırakması halinde DNA’dan ayırabileceÄŸini beyan etmiÅŸti; ve söz konusu özne Hz’nin ne olduÄŸunu bile bilmiyormuÅŸ gibi görünüyor … Yani bu frekansta ruhu bedeni terk etmeye zorlayan moleküler titreÅŸimler ortaya çıkıyor gibi görünüyor. Ve bazı papirüsler, Mısırlılar tarafından maddenin “titreÅŸim bilgisi” ni doÄŸruladı, aslında bu Mısır “Hermetik Bilgisi” nin temeliydi. Vincenzo Pisciunieri’nin kitabında bahsettiÄŸi gibi ÅŸunu hatırlamak yeterlidir:
“Sir William Flinders Petrie, 1881’de gizli bir oda arayışı içinde granit lahitin kaldırılmasına karar verdi. Operasyon, çok çabaya raÄŸmen baÅŸarılı oldu ve blok yirmi santimetre yükseltildi. Petrie ona vurduÄŸunda, kendisinin de belirttiÄŸi gibi, “olaÄŸanüstü ve doÄŸaüstü güzelliÄŸin derin bir sesini çıkardı.” KuÅŸkusuz boyutu ve hacmi, en iyi harmonik rezonansı elde etmek için çok önemlidir. Christopher Dunn da benzer bir ÅŸey yaptı. Üretilen sesi belirlemek için lahdi dövdü ve daha sonra bu notayı sesiyle yeniden üretti ve bir oktavın yüksek notasına ulaÅŸtığında rezonansın arttığını keÅŸfetti. Böylelikle, Anteroom’da söylenen sözlerin binanın kalın duvarlarını deldiÄŸini, Kral Dairesi’ndeki cihazda kayıtlı kaldığını, sanki o noktada konuÅŸulmuÅŸ gibi olduÄŸunu fark etti. ”
Bu o kadar ikna edici deÄŸilse, 12 Hz’lik titreÅŸimin tam olarak on iki seviyeden oluÅŸan DNA sarmalının bir tam dönüşüne eÅŸit olduÄŸunu hatırlayın; ve bu yeterli deÄŸilse, OOBE (Vücut Dışı Deneyimler) üzerine yapılan çalışmaları da hatırlayın ya da daha doÄŸrusu: vücut dışı deneyimler tercih edilir ve sadece 12 Hz’lik iÅŸitsel frekanslarda gerçekleÅŸtirilir. Aslında, alfa dalgaları tespit edilmiÅŸtir. Yaklaşık 12 Hz’de titreÅŸirler ve uyku ile uyanıklık arasındaki orta yol, doÄŸru “kaçırılma” durumudur. On iki Hertz frekansı çok düşüktür ve insan kulağına çok düşük ve tamamen duyulamayan bir sese karşılık gelir, ancak vücut yüzeyine yerleÅŸtirilen bir dönüştürücü ile uygulandığında vücut tarafından algılanabilir.
Bu cihaz, tüm beyin sistemini krize sokan, özellikle rahatsız edici bir titreÅŸim saÄŸlar. Bir baÅŸka ilginç özellik ise, güçlü bir bas hoparlörü “woofer” ın önünde durursanız ve on iki Hertz frekansını yaymasına izin verirseniz, solar pleksus üzerinde güçlü bir basınç hissedersiniz, bu da aynı Kaçırılanlar, ÅŸeffaf olmayan metal silindirde iddia edilen ruhlarından ne zaman serbest bırakıldıklarını anlatırlar. Solar pleksustan baÅŸlayacak olan bu titreÅŸimden, OOBE’nin çeÅŸitli deneyim hikayelerinde de bahsediliyor.
OlduÄŸu gibi, bazıları Mısır tanrısı Shu’nun iss’den (balgam çıkarma, göğüsten çıkma, nefes fikrini veren ÅŸey) ve Tefnut’un tf’den (tükürme) türediÄŸini ortaya koymaktadır; Öyleyse öyle görünüyor ki, erkek ve diÅŸi iki tanrı, balgam çıkarma tarafından üretilen hava ve ilkel veya orijinal Tanrı’nın tükürüğü tarafından temsil edilen nem, sıvı veya su olacaktı. “Kraliyet lahitinde” belirli zamansal bozulma deneyimleri olan mühendisin oÄŸlu doktor Maurizio Pincherle, alfa beyin dalgalarının ilginç bir fazlalığına dikkat çekti. Bence bunlar granit lahit ve piramidin içindeki yapıcı geometrilerinin mümkün kıldığı ruhsal evrimle ilgilidir.
Teotihuacan piramitleri gibi Mısır ve Kolomb öncesi piramitlerin sırrı, Nahuatl dilinde ÅŸaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde tam olarak ÅŸu anlama gelir: “insanların tanrılara dönüştüğü yer”. Ptah’a ithafen MÖ 1200 yılına dayanan bir ilahi “Sen sanatsın, göklere uzanan büyük tanrısın, diskini (uzay gemisini) Nut gövdesinin (kozmik uzay) yörüngesine sokan ve Ra isminin sana girmesine izin veren sensin” bu “Ruh” dur.
Resim endiÅŸe verici hale gelir. Ne de olsa, Pliny’nin bize söylediÄŸi gibi kadim insanların yılana zeka ve özel duygular verdiklerini hatırlayalım. Bu hayvan, esrarengiz ve yeraltı yaÅŸamı, ölümcül zehirler salgılama yeteneÄŸi ve motor organları olmadan bile yüksek hızı ve avını hipnotize etme kabiliyeti ile kadimlerde büyük bir izlenim bıraktı.
Åžaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde, caduceus aynı zamanda ilkel maddenin kaba maddeye iniÅŸini temsil ediyordu; fizyolojik olarak insan vücudunda akan hayati akımları tam olarak temsil ediyordu. Ölülerin koruyucusu olan eski Mısır tanrısı Anubis bile bazen bir caduceus tutarken tasvir edildi. “Serpentone” un merhumun veya inisiyenin ruhunu ele geçirmeye çalıştığı, yani tanrısallığın insanın bilinçli ruh kısmını toplamaya çalıştığı, “mezarın ötesinde”, kaçırılmanın zamansal balonu olarak düşünüldüğü düşünülebilir.
Babil mitolojisinde, tanrı Mingzida’ya her zaman eÅŸlik eden yılanı buluruz; ayrıca libasyonlardan oluÅŸan bir vazo, bir sopanın etrafına sarılmış iki yılanı temsil eder. Apollon’un kendisi genellikle yılanla tasvir edilir ve Apollo’nun tıp tanrısı Asklepius’un ve ayrıca Roma’daki saÄŸlık tanrıçası Hygieia’nın (tam olarak Aesculapius olarak adlandırıldığı) babası olarak kabul edildiÄŸini unutmayalım. Aslında, Yunanlıların Asklepiusu ve Romalıların Aesculapius’u her zaman neredeyse birbirleriyle birleÅŸen yılanla temsil edilir.
Eski Yunanlılar, “bir tanrının bir rüyada mesajlar getirmek için ziyaret edeceÄŸini” düşündüler; Aslında, tesadüfen, genellikle bir yılan ÅŸeklinde görünen tıp tanrısı Asklepios’a adanmış rüyaların kuluçkalanması için çok sayıda tapınak inÅŸa edildi. Rüya, on beÅŸinci yüzyıldan beri eski Mısırlılar arasında zaten mevcut olan bir bakım aracı haline geldi. Ancak bunun bir kaçırma olduÄŸunu düşünmek mümkündür, çünkü hem Tanrı Asklepios’a hem de Pleidian Uzaylılarına atfedilen caduceus’un hermetik sembolleri dahil bizi kaçırmaya götüren birçok unsur ortaya çıkmaktadır.
Tarihçiler ve arkeologlar, altıncı yüzyıldan itibaren yaklaşık bin yıldır aktif terapötik ve kült kullanımıyla tanrı Asklepius onuruna 420 ila 643 tapınağın inÅŸasına atıfta bulunuyorlar. Görünüşe göre bu tapınaklar Mısırlıların bir zamanlar piramitlerde ve hatta daha önce Osireion gibi tapınaklarda uyguladıkları ayinlere ev sahipliÄŸi yapıyordu. İlk Roma Asklepion’u MÖ 293’te kuruldu. Tiber adasında, Mısır Osireionunu çok anımsatan Tiber’in merkezinde bir adacık; ancak, tıbbi ve dini uygulamalar için her zaman bir hedef olan, dikkatin bedene ve ÅŸaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde ruha da verildiÄŸi bir yer. Antik Dünya’da bu ritüel uygulamalar tam olarak Asklepios Tapınağı’nda birleÅŸtirildi ve rüya kuluçka uygulaması dini bir ibadet ritüeli ve terapötik bir ÅŸifa uygulamasıydı.
Hastanın bedeninin ve ruhunun ayrı ayrı tedavi edilmediÄŸi ve dönüştürücü imgeler üretmek için inkübatör ve potansiyel hayalperest tarafından aktif bir pozisyonun gerekli olduÄŸu günümüzün hayali psikoterapisi düşünülebilir. Apollon ve su perisi Coronides’in oÄŸlu Asklepius’un efsanesi ve kültü Homeros öncesi çaÄŸda Tesalya’ya yayıldı; Epidaurus merkezli klasik dünyada geliÅŸti ve aynı zamanda Hipokrat’ın da eÄŸitim aldığı ünlü Cos tıp fakültesinin deneyimlerini memnuniyetle karşıladı. Asklepius kültünün karakteristiÄŸi, fiziksel saÄŸlığa ulaÅŸmanın ve yaÅŸam ile ölüm arasındaki sınırda yaÅŸanan belirli bir ilahi deneyimin tanımlandığı ÅŸifa kavramıydı.
ÖrneÄŸin Epidaurus’taki Tıp Tapınağına, tapınakta kalış süresine ve deneyime hazırlanmak için giden hacılar, hijyen ve diyet kurallarına (örneÄŸin, belirli yiyeceklerden kaçınmak, hızlı veya az yemek) ve davranış kurallarına uymak zorundaydı.
Hedeflerine vardığımızda, beden, zihin ve ruhu arındırmak ve doğa ile temas içinde gevşemek için çeşmelerin soğuk sularında yıkanma zamanı gelmişti; spor salonunda spor oyunlarına ve danslarına katılma, sanat ve müzik harikalarını kavrama, konser ve tiyatro gösterilerine katılma ve ardından tanrıya, özellikle buğday tatlılarına hediyeler verme fırsatı vardı.
Bedenin iyileştirilmesi, ruhun rüyalar yoluyla araştırılmasını içeriyordu ve dramatizasyon, ilaçların etkisi için uygun bir alan yarattı. Tedavi ayrıca psişeye yönelikti; aslında, Asklepius ayrıca şiir, komik pandomim vb. bestelemekten oluşan psişik egzersizler de ekledi. Sadece müzik tarafından değil, aynı zamanda sözlerle de verilen terapötik değer önemliydi.
Hastaya aynı aktif özne rolünün verildiÄŸi, konuÅŸmalarına, ifÅŸa edilmesine ve ruhsal bozuklukların terapötik bir iÅŸlevini yerine getirmesine atfedilen “sözel psikoterapi”. Hazırlıkları tamamladıktan sonra, arınma, adak sunup rahiplerin öğretilerini dinledikten sonra, bekleyiÅŸ, tanrının bir rüyadaki davetiyle ilgiliydi. Ancak bu davetten sonra rahipler, tanrının kiÅŸisel ziyareti sayesinde yasak yatakhaneye girmeye ve iyileÅŸtirmek için bir rüya aramaya izin verir ve gelen ve hararetle aranan rüyaları karşılayabilmek için aynı ilahiliÄŸe yalvarırlar.
Incubatio’nun eski ayininde: “Terapötik rüyayı tanrıdan elde etmek için kiÅŸi kline’da yatıyordu, böylece daha sonra” kutsal “alanda (temenos) uyumayı içeren pratik kuluçka döneminin gizemli ritüellerine baÅŸlanıyordu. Burada hava tütsü ile ağırdır ve kabul edilen kiÅŸiler, yerde kıvranan çok sayıda büyük yılanın arasında, hala kanı üzerinde olan bir keçi derisinin üzerinde yatmalıdır. Hayallerin kuluçkaya yattığı yasak bir yurt olan Asclepius’un kutsal alanı olan hieron, genellikle uzak bir yere yerleÅŸtirilirdi.
BirçoÄŸu, tanrı Asklepios’un göründüğü canlı rüyalar görmüştür; diÄŸerleri için kendini bir heykel ya da onun için kutsal bir hayvan olarak gösterdi, örneÄŸin; baykuÅŸ, horoz, keçi, köpek ve özellikle yılan. Uyandıklarında tazelenmiÅŸ hissettiler ve rüya deneyimlerini paylaÅŸtılar. Asklepius kültü, Abaton’a sadece sembolik olana eriÅŸim mümkün olanların nasıl kabul edildiÄŸini anlamamızı saÄŸlar; Asklepios heykelinin veya yılanın rüya imgesiyle temsil edilen eski bilge veya aÅŸkın iÅŸlevin arketipsel imgesi böylece aktive edildi. Tapınakta hacıların tanrının çaÄŸrısını hayal edebilecekleri, rahipler tarafından büyük heykelin yakınındaki yasak bir yerde uyumaya çaÄŸrıldıkları bir yerin varlığı, benzer ÅŸekilde, müşteriyi yapmaya davet eden Jung’lu psikanalistleri hatırlatır. analize kabul edilmeden önce, dönüşüm ve bireyselleÅŸme deneyimini üstlenmeye hazır olup olmadığını anlamak için bir rüya.
Le Clèrc’e göre, Tanrı Aesculapius için kutsal olan yılan, hastaların iyileÅŸmek için yeni bir vücuda sahip olmaları gerektiÄŸi, yani yılanların her tüy döktüğünde yaptığı gibi eski deriyi terk etmeleri gerektiÄŸi anlamına gelir. Hecker, gençleÅŸme fikrini kabul ediyor, ancak kadim insanların, her ÅŸeyden önce, görüşünün ve dikkatinin keskinliÄŸi, zamanın Medici’sinin temel ayrıcalıkları nedeniyle bu hayvana dair yüksek bir kavramına sahip olduklarını doÄŸruluyor. Pinto, bunun yerine, her Doktor’un ana özelliÄŸi olması gereken yılanın dikkatini yüceltir.
Tarih öncesi tıp üzerine bir çalışmada Maiocchi, caduceus’un yılanı temsil ettiÄŸini ve ilkel insanlar arasında kurnaz büyücüler tarafından kötü ruhları hasta bedeninden çıkarmak için kullanılan bir tür sihirli deÄŸnek olduÄŸunu belirtir . Ama o zaman ÅŸu soruyu sormak gerekir: Bu, eski Mısırlıların ruhu vücuttan çıkarmak için zaten kullandıkları araç mıydı? Maiocchi’ye göre, ilkel caduceus fallik bir karaktere, bir yaÅŸam ve yenilenme sembolüne sahip olacak ve dokunarak iyileÅŸen Asklepius’un caduceus’una bir baÅŸlangıç ​​olabilir.
Asklepius, etrafına tek bir yılanın sarıldığı caduceus yerine genellikle büyük bir çubuk taşır. Capitoline Müzesi’nde, Asklepius yalnızca yılanın büyük bir kulüp sembolü ile tasvir edilmiÅŸtir. Casalio’nun Esculapius’unda tanrı vücudunun etrafında bir yılanla tasvir edilirken, sopa elinde destek olarak tutulur. Antik sembolojide, bu nedenle, tanrı bazen tek bir yılanla temsil edilir. Genellikle Caduceus, birbirine bakan iki sarmal yılanla temsil edilir. Bilim adamlarına göre, güçlerini kontrol eden tanrının aynı asası tarafından dengede tutulan iyilik ve kötülük kutuplarının temsilidir. Bunlar, organizmasının karmaşıklığı (makro ve mikrokozmos) içinde hem evrene hem de insana atıfta bulunan kozmik akımlardır.
Kanatlar, bilgi yoluyla ona hükmetmek için kendisini maddenin üzerine yerleÅŸtiren zekanın önceliÄŸini sembolize eder. Burada, dünyevi Cennet’te Adem ve Havva ile baÄŸlantı, tesadüfen, “Yılan” tarafından cazip hale getirildi ve böylece onlar ölümlü oldu, iÅŸte “ruhun çalınmasının” bir baÅŸka izi.
Bu nedenle Caduceus, ÅŸaşırtıcı olmayan bir ÅŸekilde, dünya ekseni etrafında dönen trendler arasında uyum yaratarak, kaosa hükmetmek ve düzen getirmek için “gücü” de gösterir. İnsan vücuduna atıfta bulunarak, hasta bir organizmaya uyum saÄŸlayabilen kiÅŸinin sayısal gücünün bir zamanlar aynı “Dönüşüm” ü gösterdiÄŸini, ancak temelde orada çok daha fazlasının saklı olduÄŸu görülüyor.
Romalıların Merkür’ünden önce Caduceus’un, tüm uygulamalarında evrensel bilginin asil bir sentezi olarak anlaşılan ve geleneksel büyülü sanatın kurucusu olan “üç büyük” Hermes Trismegistus’a bir amblem olarak atfedildiÄŸini hatırlayalım: tıp, ahlaki hukuk, din, felsefe, matematik, doÄŸa bilimleri vb. baÅŸka bir deyiÅŸle: “Tanrıların bilgisi”
Hermes Trismegistus’un adından, öğrenmesi derin çalışma ve bilgi gerektiren baÅŸlangıç ​​bilgisini belirtmek için hermetikizm terimi gelir.
Hermes efsanesi, bildiÄŸimiz gibi, en uzak Mısır uygarlığına kadar uzanır. Daha sonra Romalıların Merkür’ü olan tanrı Hermes’i çizen Yunan mitolojisinden alınmıştır.
Caduceus, dürüst davranışı ve aynı zamanda kiÅŸinin fiziksel saÄŸlığını temsil ettiÄŸi için tıbbi olduÄŸu kadar ahlaki bir deÄŸere de sahipti. Bu, tanrının parıldayan miÄŸferinden de anlaşılmakta olup, aynı zamanda baÅŸ koltuÄŸunu – hafıza, akıl ve ruhu koruma – ve ihtiÅŸamıyla onurunu artırma gibi ikili bir iÅŸlevi olan bir çift kanatla süslenmiÅŸtir. Öyleyse bir kez daha vücutların bölünmesi, kaçırılmadan çıkarılan ölümsüzlüğü sürdürmek için ona baÄŸlanabilir.
Bu nedenle Zeus veya Jüpiter tarafından, erkeklerin yaÅŸamdan ölüme geçiÅŸlerinde onlara Hades yerleÅŸim yerlerine eÅŸlik etmesi için görevlendirildi. Bu nedenle, birçok Mısır tanrısı gibi “ruhların yoldaşı” anlamına gelen Hermes Psicopompo olarak adlandırılır.
Pek çok çaÄŸdaÅŸ yazar bu antik köken vizyonuna baÄŸlı kalıyor, Junged ve Caduceus’u atadan kalma bir kurtuluÅŸ ve ÅŸifa mesajının sembolik bir aracı olarak deÅŸifre eden öğrencisi Henderson da dahil olmak üzere.