Tanınmış bilinç uzmanı ve yazar Gary Schwartz tüm iletişim şekillerininenerji değişimiyle bağlantılı olduğunu söyler. Evreni algılama şeklimize göre bir kelimeyi düşünerek bile zihnimizde titreşim yaratırız. Yazılı veya sözlü kelimeler bir insan tarafından algılandığında gizli enerji tepkilerini ortaya çıkarır. Sadece düşünerek zihnimizde yarattığımız titreşimlerin bir alıcı tarafından algılanması ile de telepatik bir iletişim gerçekleştirebiliriz.
Konuşma ve yazma dışında kalan iletişim yeteneklerimiz arasında olan telepati, en fazla bilinen psişik fenomendir. Telepati, iki zihin veya ruh arasında herhangi bir aracıya gerek kalmadan (kelime-ses- yazı- telefon vb. gibi) düşünsel yolla kurulan haberleşme ve bilgi alışverişidir. Bu tür ruhsal ve zihinsel irtibatlar derin telepatik birleşmelerdir ve evrensel bir iletişim aracıdır. Telepatide alıcı ve verici olmak üzere en az iki kişi vardır. Düşüncesini gönderen ajan verici(agent), alıcı (percipiant) ise süjedir. Aslında eski ve körelmiş olduğu düşünülen bir yetenektir.

İlkel kabul edilen Aborjinlerde, Afrika kabilelerinde, Kızılderililerde, Hint yogilerinde, Uzakdoğu rahiplerinde telepatik haberleşme yeteneği medeni toplumlara göre daha fazla korunup kullanılmıştır. Telepati özellikle aşıkların, anne ve çocukların, birbirini çok seven dostların, kardeşlerin arasında diğer kişilere oranla daha kuvvetlidir. Telepati zaman ve mekan kavramı ile sınırlı değildir, Henüz kelimeye dönüşmemiş aşamada oluşan titreşimlerin onu hissedebilen ve alıcı durumunda olan diğer bir beyin tarafından algılanması bilinen beş duyu dışında gerçekleşir. Telepatide tespit edilen önemli bir gerçek de zihnin bu iletişim sırasında alfa dalga boylarında olmasıdır.
blank
Ülkemiz insanı parapsikolojik yeteneklere çok aşina olmasına rağmen bu konuda akademik ve bilimsel çalışma olmaması çok büyük eksikliktir. Bu konuda en önemli çalışmayı Dr.Bedri Ruhselman ve Ergun Arıkdal yapmıştır. Ruhselman’ın ortaya koyduğu düşünceler kendi alanında çok ileriydi. Avrupa’da Allan Kardec’le başlayan klasik Ruhçuluğun üstüne çıkarak, Neo-Spiritüalizm yani Yeni Ruhçuluk adıyla tanımladığı bir ekol yaratmıştır. İnsana ve evrene ait her soruyu, bu bilgi yolunun geniş kapsamı içinde yanıtlamak çabası içinde olmuştur. Bireyi, doğayı ve evreni sentez halinde, bir tür “Birleşik Varlıklar Alanı” olarak açıklamıştır. Ruhselman’ a göreEvrensel zekalar, ruhsal bilgiler ışığı altında, dünya biçimlendiğinden bu yana belli bir tekamül sürecine bağlı olarak canlıları geliştiriyorlar. Ruhsal İdare Sistemi’nin kontrolünde olan dünya tekamülünde, her ne var ise ve her ne oluyor ise, ruhsal bir gözetim ve denetim altında, insanlığı yeni bir devreye, ışık bilgiye hazırlamak için olmaktadır.” Duyu dışı algılama ve iletişim diye adlandırılan pek çok olgunun araştırılması aslında yüz elli yıl kadar önce başlamıştır. 1850’lerden bu yana konularla ilgili o kadar geniş araştırmalar o kadar çok deneyler yapılmıştır ki ilgili kişilerin elde edebileceği yüzlerce kaynak kitap mevcuttur. Metapsişik bilimi parapsikolojinin bugün incelediği alanları çok daha öncesinden hem de en ince ayrıntısına kadar ortaya koymuş, deneylemiş ve uzanabildikleri konuları ispatlamayı başarabilmişlerdir.
 
blank
Freud’dan Einstein’a, C. Gustav Jung’dan William Crookes’e kadar değişik alanlardaki bilim adamlarının ilgisi ruhsal konulara yönelmiştir. Nikola Tesla’nın en büyük hayali kendi beyninde imgelendirdiği bir objeyi başka bir beyine iletebilmekti. Yani amacı beyinler arasında telepatik görüntü transferi yapmaktı. Fakat o dönemin katı materyalist bilim anlayışı ve bu anlayışın getirdiği aforoz korkusu bazılarına geri adım attırmıştır. Örneğin Freud, telepati hakkındaki görüşlerini ölmeden önce yazdığı bir kitapta belirtmişti, fakat bu kitap ancak öldükten sonra yayınlanmıştır. Freud yaptığı çalışmalarda kehanet ve telepatiyi ele alan deneyler yapmıştır ve vardığı sonuçların bir kısmının bugün için hatalar içerdiği bilinse de telepati bilimi için ciddi kaynak zenginliği yaratmıştır. Telepati sadece uyanıkken değil uykuda ve rüyada da gerçekleşmektedir ve Freud rüyaların hala en büyük bilimcisidir. Kehanet ve telepati birbirine çok yakın dursa da birbirinden çok ayrı incelenmesi gereken noktaları da içerirler. Telepati an içindeki karşılıklı iletişimi sağlar, zamansızdır. Kehanet ise geleceğe dair bilgilerin algılanmasını sağlar, zaman öğesini de içerir.Freud’a göre falcılar geleceği değil, bilinçaltı istekleri hissediyorlardı. Yani kahinlerin yaptığı şey anlık telepatiden başka bir şey değildi. Onun geleceği hissetme yani kehanet ile ilgili görüşü bugünkü kuantum anlayışıyla ancak şu cümle ile tamamlanabilir belki de: Evren kuantum düzeyinde ne zaman bir seçim yapmak durumunda kalsa, kaç tane alternatif kuantum durumu varsa her bir durum için yeni bir evren doğar. Ve Kuantum deneyleri yeni açıklamalarla ilginç bir telepati gerçeğini de ortaya koyuyor: Kuantum dünyasında atom altı parçacıklar ‘telepati’ kurabiliyorlar. Aralarındaki mesafe ne olursa olsun, özel koşullar altında iki parçacık birbiriyle sonsuz hızda haberleşebiliyorlar ve bu haberleşme zamanda geriye ya da ileriye doğru olabiliyor. Birleşik varlıklar alanında tüm evren birbirine görünmez ağlarla ve titreşimlerle bağlı, tıpkı âşıklar arasındaki telepatik bağ gibi! Ses, resim, kelime, yazı, lazer, telepati, atom altı parçacıklar, beyin dalgaları… Aracımız ne olursa olsun bu bağın gücünü hissettiğimizde bütün aşklara inat o en büyük aşkın titreşimlerinde kayboluyoruz. Bedensel iletişimlerin keyfine dalıp kendi ruhumuzun ve evrenin titreşiminden kopmamak dileğiyle..
Kaynak: İndigo Dergisi