Dünya yüzeyinin altında keşfedilmek üzere bekleyen kocaman bir dünya var. Uzun tünellerden ve derin keşfedilmemiş mağaralardan oluşan bir iç dünya. Çoğumuz için hayal veya daha keşfedilmeye bekleyen bir gerçek.
blank
Bir madende veya mağarada keşfe çıkmak her zaman birçok insanı büyüleyen ortak bir his. Bu bilinmeyen uçsuz bucaksız gizem içersinde, dünya yüzeyinin altında dünyalararası medeniyetlerin olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Efsanevi bir yeraltı şehrini keşfettiğinizi düşünün, içerisinde insan olmayan figürlerin bulunduğu daha keşfedilmemiş yazıtların olduğu sizde başka bir dünyada olduğunuz veya başka dünyalardan varlıkların yaşadığı bir ortamda olduğunuz izlenimini vermez mi ?
Shin-au-av gibi henüz tam olarak keşfedilmemiş olan yeraltı şehirleri bu tip gizemlerle çevrilidir.
Eski İspanyol öncesi kültürlerin mirasçıları olan bugünkü meksika halklarına bakalım. Bu halklardan biri olan Maya , Güney Meksika, Guatemala, Belize, Honduras ve El Salvador bölgelerini içine alan kısımda, yani Mesoamerica’da yaklaşık üç bin yıl boyunca büyük ihtişamla hakimiyet sürüyordu.
Bu uygarlığın sona ermesinin nedeni halen çok belirsiz olsa da ileri matematik ve astronomi bilgisiyle oluşturdukları eserleri, fikirleri, piramitleri,sarayları ve dini tapınakları halen dimdik ayakta durmaktadır.
Onlara ne olduğunu hiç merak ettiniz mi? Torunları halen aramızda yaşıyor ve muhtemelen başka bir yaşam tarzını seçmiş olan başka bir grup daha var işte gizem burada başlıyor.
Yıldızlara doğru yolculuk yapmış olabilirler mi, yoksa bizim için halen hayal olan ve gizemini koruyan yeraltı dünyasına çekilmiş olabilirler mi? Şimdi hazırmısınız, belki de bu son on yılın en önemli arkeolojik keşfi yapılmış olabilir.
blank
Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü’nün Büyük Maya Aquifer projesinin yöneticisi Guillermo de Anda, 4 Mart’ta Balamkú mağarasında , “jaguar tanrısı” na adanmış ilahi özelliklere değinen yüzlerce arkeolojik buluntunun keşfedildiğini bildirdi. Antik Maya da bu tanrı, yeraltı dünyasına girip çıkabildiğine inandıkları bu hayvana benzetilmiştir.
Bu mağara, Kukulcán Tapınağı’nın 2,7 kilometre doğusunda yer alır ve 1966 yılında San Felipe topluluğu çiftçileri tarafından keşfedildi ve bir arkeolog girişi engellemeye karar verene kadar 50 yıl boyunca bozulmadan kaldı.
2018 yılında erişim çok zor olsa da bu mağara yeniden keşfedildi. Bulunan eserler muhteşem durumdaydı, gemilerin sadece bir kısmı parçalanmış veya hasar görmüştü bu hasarlar doğal bir etkiyle veya bir ritüel lede olmuş olabilir.
200’den fazla tütsü brülörünün yanı sıra mangallar, kadehler, metal vinçler, minyatür gemiler mağarada bulunan kalıntıların bir parçasıdır.

Bu eserler yedinci ve sekizinci yüzyıllar ait eserlerdi, ancak teknolojileri veya yapım şekillere ancak onuncu yüz yıla denk gelebilirdi. Bulunan Eserlerin bir bölümü de, Maya inanışında yağmur tanrısı imajına adanmış yedi ayrı figürün parçalarıydı.
Mağarada hareket imkanı kısıtlamaları yüzünden şimdiye kadar, bu mağaranın 460 metresi keşfedildi.


Maya halkı neden bu şeyleri erişilemez bir yerde bıraktı? Hangi sırrı saklıyorlar?
İbadet ettikleri dünya-içi uygarlıklarla temasları oldu mu? Daha fazla bilgi için youtube un altyazı desteğini açarak aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.