Doç.Dr.Osman Karatay ve Yrd.Doç.Dr. Serkan Acar’ın “Doğu Avrupa Türk Tarihi” Kitabından
Macar kelimesinin kaynaklarda ilk geçişi kesin değildir ve X. yy.da başlarından öncesi son derece tartışmalıdır.Ugor çağında var olduğu öne sürülen mańć biçiminden bir tarafa şimdiki Mansi (Vogul) halkına ulaşmak, öbür taraftan da bunun Macarcadaki denginin Macar kelimesinin ilk kısmı olan magy olduğunu söylemek istisnai olmayan bir alışkanlık haline gelmiştir. Hattâ Ptolemeus’da (MS II. yy) geçen Mασσσι halkının isminin eski ortak biçimi temsil ettiği iddiaları vardır. 528 yılında Don Nehri boyunca “Hunların” bir önderi olarak adı geçen Mυαεριϛ’te de çok eskiden beri Macar kelimesi aranmış, ancak üzerinde anlaşılamamıştır. Kelimenin kesin olarak ilk geçişi ise İbn Rüsteh’in yukarıda değindiğimiz haberi münasebetiyledir. Bu da şaşırtıcıdır. Zira ondan iki kuşak önce yazan İbn Hurdadbih (İsveçli) Rus tacirlerin Dnyeper’den gelip Don Nehri üzerinden Hazar’a gitmelerine kadar değişik bilgiler verirken, Macar kelimesini hiç kullanmaz (Onoğur kelimesi de geçmez) ve bölgeyi tamamen Hazar olarak niteler. Üstelik kuzeyle ilgili bilgiler bu kadardır diyerek defteri kapatır.

İsmin X. yy. ile birlikte önce İbn Rüsteh ve Ceyhânî’de ardından Konstantinos’ta geçmeye başlaması XIII. yy.daki Macar yıllıklarına kadar İslam kaynakları dışında hiç bir eserin bu kelimeyi söz konusu halkın ismi olarak kullanmaması (Konstantinos’ta sadece yedi kabileden biri olarak geçer, halkın ortak ismi “Türk”tür) iyi irdelenmesi gereken bir konudur. Macar kelimesi dış dünya için hiç bir zaman tutulan bir isim olmamıştır. Bugün bile kelimeyi Osmanlı döneminden alan biz Türkler ve bir iki Balkan ulusu dışında bütün dünya onları “Ungar” tipi isimlerle adlandırır. Hattâ İslam coğrafyaları da esasında bu ismi pek tutmaz ve onlara çoğu zaman Türk veya Başkurt derler.
MAcarların Doğu ve Batı kaynaklarınca “Türk” adlanması bir dönem Göktürk veya Hazar egemenliğinde yaşamalarına bağlanarak geçiştirilir. Macarların ne zaman ve ne kadar Göktürk egemenliğinde yaşadıklarını bilmiyoruz. “Türk” isminin etnik içerikli olmayıp, bir hayat tarzını anlattığı iddiaları vardır. Ancak nedense aynı kaynaklar aynı hayat tarzına sahip insanları kendi etnik isimleriyle çağırırken MAcarlara “Türk” diyorlar. Bunun açıklaması olamaz. VI yy.dan itibaren eski “Scyth” veya “Hun” kelimelerinin yerini Türk’ün aldığı ve halkların bu isimle adlandığı iddiaları da doğru değil; halklar kaynaklarda kendi adlarıyla ve daha bir sürü çeşni ile anılırlar. Bu şekilde özellikle Doğu Hristiyan kaynaklarında “Türk” diye adlandırılan başka bir halk bilmiyoruz. Hazarlara arada bu atıf yapılır. İslam kaynakları durumun farkındadır ve Türk’ü üst isim olarak kullanırlar, altında topluluk ismini verirler. Macarlar bu şekilde bir Türk kabilesidir. Öte yandanGöktürk bağlantısı bu şekilde adlandırmanın kaynağı olsaydı, Hazarlar, Bulgarlar, Peçenekler vs. için de öyle denirdi. Halbuki herkes kendi adıyla anılıyor ve Macarlar haricinde kimseye Türk denmiyor. O kadar ki, Konstantinos Oğuzlara bile Türk demez. Ve o dönemde bu kullanım o kadar çok geneldir ki, X.yy ortalarında oluşturulan il Macar piskoposluğuna da “Episkopos Tourkias” denirdi.
Konstantinos’un bir cümlesi iyi anlaşılmalıdır: “Bunlar o zaman Türk adlanmıyordu, fakat şu veya bu sebeple “Sabartoi asphaloi” ismine sahiptiler. Bu “Sabart” ismine aşağıda değineceğiz. Cümlenin ilk kısmı Konstantinos’un Bizans dünyasında yaygın edebi bir tercih yaparak yaygın kullanımı almadığını bu halkın kendisine ait isim olarak “Türk” ü kullandığını göstermektedir. Macarların en yüksek seviyedeki yöneticilerini elçi olarak ağırlayan ve hikayelerini ayrıntılarıyla dinleyip kaydeden Konstantinos’un bu arada bu insanların-kendi-ismini de öğrenmiş olduğunu düşünmeliyiz. Üstelik o kitabında Hun ve İskit gibi genel adlandırmalara pek yer vermez, sadece iki yerde ırk atfı olmaksızın Kuzey’li anlamındaki İskit’i kullanır. Herkes kendine ne diyorsa, kitapta öyle geçer. Macarlara neden bir istisna düşünelim ki?
B.Tarhan