Dünya yönetimi Icke, dünyayı uzaylıların yönettiğini söylüyor. Bu uzaylı sürüngen-insan melezlerinin de köklerinin Orta Doğu’da, yani Türkiye, İran ve Irak’ın bir bileşimi olan bölgedeki dağlarda yerin altında olduğunu ve oradan çoğalıp dünyayı kontrol altına aldıklarını anlatıyor. Tarihin çeşitli dönemlerinde aynı bölgeden tekrar tekrar çoğalıp yayıldıklarını söylüyor. Başka bir yazısında da bunların yerin altındaki mağaralarda yaşadıklarını söylüyordu.
Reptilian grubu bir çok ünlü/seçkin insanı ve pratik olarak her dünya liderini kapsıyor.Örneğin,İngiltere’nin Ana Kraliçesi, George W. Bush, Hillary Clinton, Harold Winson, Tony Blair. Bu insanların ya kendileri Reptilian veya sürüngenler için çalışıyorlar. Rothschilds, Rockefellers, İngiliz Kraliyet ailesi ve ABD’nin ve dünyanın geri kalanının idareci politik ve ekonomik aileleri bu AYNI soydan geliyor. Züppelik nedeni ile değil, genetik yapılarının sağladığını taşımak için – Reptilian – memeli DNA kombinasyonu onların şekil değiştirmesini sağlıyor.
Dinazoradamlar (dinosauroids), kertenkeleadamlar (lizardmen), Draconialılar ve Saurialılar gibi ifadeler de kullanılmaktadır. Sürüngen insanımsılar, doğaüstü güçlere sahip ve zekaca çok gelişmiş sürüngen-insan karışımı varlıklardır. Mitolojide, bilim kurguda ve okült çevrelerde geçen bir kavramdır. Bu teorilerden bazılarına göre Alpha Draconia adı verilen bir yıldız sisteminden gelmişlerdir. Riley Martin, John Rhodes ve David Icke gibi komplo yazarlarının kitaplarında bu yaratıklardan bahsedilmektedir. Komplo yazarı David Icke, dünyayı ve insanlığı kontrol altında tutan bir sürüngen insanımsılar grubundan bahsetmektedir. Hayli ileri bir iddiasına göre George Bush ve İngiliz Kraliyet ailesi bu sürüngen insanımsılar soyundandır.
Icke, Dünyanın “Elit” veya “İlluminati” olarak adlandırılan gizli bir grup tarafından yönetildiğini söylüyor. Gizli dünya hükümetinin, Babil Kardeşliği olarak bilinen Reptilian insansılar (sürüngen) ırkından oluştuğunu ve George W. Bush, Kraliçe Elizabeth II ve Kris Kristofferson dahil, bir çok seçkin figürün gerçekte Reptilian olduğunu yazdı. Sürüngen İnsanlar (Reptilian Humanoid and Illuminati) Komplo yazarı David Icke, dünyayı ve insanlığı kontrol altında tutan bir sürüngen insanımsılar grubundan bahsetmektedir. Hayli ileri bir iddiasına göre George Bush ve İngiliz Kraliyet ailesi bu sürüngen insanımsılar soyundandır. David Icke, 1990’dan beri, “dünyayı gerçekte kim ve ne kontrol ediyor konusunun ful – time araştırmacısı” oldu. Icke, Rothschild ailesi olarak bilinen küçük bir Yahudi grubunun da “Reptilian soyundan” olduğunu, Adolf Hitler’i finanse ettiğini ve.Nazilerin Musevi katliamını desteklediğini iddia etti. Icke, Rothschild’ların Yahudi değil, reptil (sürüngen) olduğunu belirtti. Gizli hükümet Icke’nin fikirlerinin kalbinde, dünyanın Rockefellers and the Rothschilds gibi bankerler ve işadamları tarafından finanse edilen gizli bir hükümet tarafından kontrol edildiği, Nazilerin Musevi Katliamının, Oklahoma şehrinin bombalanmasının ve 11 Eylül 2001 saldırısının, onlar tarafından finanse edildiği ve organize edildiği inancı vardır. Bu bireyler dünya çapında gerçekleşen olaylar düzenliyorlar, sonra elit kesim halkın ‘bir şey yapılmalı’ karşılığını alıyor ve sonra kontrolü/gücü arttırıyorlar.
Icke, bundan problem – reaksiyon – çözüm olarak bahsediyor. Reptilian İnsansılar 1999’da, Icke, Gezegenin Babil Kardeşliği olarak adlandırılan Reptilian (sürüngen) insansılar ırkı tarafından kontrol edilen Yeni Dünya Düzeni tarafından yönetildiğini yazdı. Şöyle yazdı: “Benim kendi araştırmam, Reptilian kontrolünün ve manipülasyonunun başka bir boyuttan dördüncü boyutun alt bölümünden yönetildiğini öne sürüyor. “Diğer insanlar, bunu alt astral boyut olarak bilir, kara büyü ritüelleri olan demonların ve kötü niyetli varlıkların yuvası…” Icke’ye göre, reptil melezi Reptilian – insan DNA’sı, onların eğer insan kanı içerlerse, sürüngenden insan formuna değişmelerini sağlıyor.
Reptilian grubu bir çok ünlü/seçkin insanı ve pratik olarak her dünya liderini kapsıyor.Örneğin,İngiltere’nin Ana Kraliçesi, George W. Bush, Hillary Clinton, Harold Winson, Tony Blair. Bu insanların ya kendileri Reptilian veya sürüngenler için çalışıyorlar. Rothschilds, Rockefellers, İngiliz Kraliyet ailesi ve ABD’nin ve dünyanın geri kalanının idareci politik ve ekonomik aileleri bu AYNI soydan geliyor. Züppelik nedeni ile değil, genetik yapılarının sağladığını taşımak için – Reptilian – memeli DNA kombinasyonu onların şekil değiştirmesini sağlıyor çünkü. Icke, Galler Prensesi Diana’nın öldürülmesinin nedeninin, Diana’nın, Charles ve Camilla’nın satanik bir ritüel ile kurban edilen bir çocuğa sahip olduklarını keşfetmesi olduğunu söylüyor. Ayrıca, Diana’nın sırdaşı Christine Fitzgerald’a göre, Diana’nın, İngiliz Kraliyet ailesinin sürüngenler ile bağlantıda olduğunu ve Diana’nın onların şekil değiştirdiklerini gördüğünü yazdı. Reptilian olan George W. Bush’un, 11 Eylül olayında anahtar bir rol oynadığını yazdı. Icke, ırksal ve etnik bölünmelerin sürüngenler tarafından geliştirilen bir illüzyon olduğuna ve ırkçılığın İlluminati’nin gündemini ateşlediğine inanıyor.
Reptilian ırkı negatif bir ırktır.Sürüngenimsi varlıklardır.Yılan gözü gibi çizik gözlü,pullu derili,kuyruklu ırktır.Griler gibi insan taraftarı olmayan reptilianlar tam olarak nerede yaşadıkları bilinmiyor bazı söyleyişlere göre tarihte mağaralarda yaşamış bazı söyleyişlere göre de andromeda galaksisinde yaşıyorlar.teknolojileri insanlardan üstün olsa da diğer ırklar kadar (Griler pleiadesliler Siriuslular) gelişmiş değil.Kendilerinden başka dostları yoktur. Bazı kaynaklarda ise reptilian ırkı şeytanımsı varlık olarak gösteriliyor.doğaüstü güçleri olan düşman varlıklar.
Missouri Mağaralarındaki Yeraltı Sürüngenleri
Missouri Carthage yakınlarında , İki görgü tanığının ifadelerine dayanan bu olayda – 7 Mart 2004 – öğleden sonra İki tanık ATV’lerini kasabaya yakın bir kamusal ve özel depolama tesisi olan Yeraltı olarak adlandırılan bir alana sürüyordu. Tesis, mağaralardan oyulmuş koca bir alan olup , eskiden Donanma için kurutulmuş binlerce gıdanın saklanması için kullanılıyordu.
Aynı zamanda bir yeraltı barınağı olan bu yer içinde 40.000 kişiyi barındırabilecek muazzam büyüklükte bir yerdi . “Ordu Yetkili Bölgesi” olarak adlandırılan bir alana dönüştüğü zaman mağaraların yaklaşık 8 mil derinliğine inmişlerdi. Aslında bu terkedilmiş askeri bölgeye girmek yasakdı, fakat etrafta kimse olmadığı düşüncesi ile içeri daldılar.
Mağara duvarlarının bir kısmı cilalanmış gibi parlak olsa da ,bazı yerler yeni patlamış bir alan gibi moloz halindeydi. Her ikisi de hız kesmeden gitmeye devam ettiler. Biraz ilerde zeminde, grafiti olduğunu düşündükleri alışılmadık boyalı bir desene rastladılar. Yol daha sonra bozulmaya başladı ve sola 90 derecelik bir dönüş yaptılar . Çok hızlı gidiyorlardı ve duvara çarpacaklarını zannettiler fakat bunun yerine mağara duvarının bir çeşit holografik projeksiyonundan geçtiler. Şaşkınlık ile ilerlemeye devam ettiler ve yepyeni bir yol sistemine rastladılar, bu yol sistemi az önce geçtiklerinden daha geniş ve büyüktü.
Yavaşlayıp devam etmeye karar verdiler. Bölgeye daha derine girdikçe yoğunlaşan küf ve nemli bir koku fark etmeye başladılar. Aydınlatma da değişti. Artık onların geldiği diğer bölgeden daha karanlıktı. Farlarını açtılar ve etrafın soğumaya başladığını fark ettiler . Sağa dönülerek yaklaşık 100 metre ötedeki bir dinlenme alanı gibi görülen yere doğru ilerlemeye devam ettiler. Şahitlerden biri, bir çift çeşme olduğunu düşündüğü bir şey gördü. İkisi de hemen durdu.
Yaklaşık 30 metre uzaklıktaki iki canlı gördüler, biri çok uzun boylu yaklaşık 2.5 mt ve güçlü görünüşlü iri yapılı kırmızımsı renkte. Diğeri daha küçük soluk, neredeyse albino rengindedir ve diğeri kadar iri değildir. Her iki varlık da büyük sürüngenlere benzemektedir. Varlıklar hiçbir şey söylemez, ancak tanıkları büyük bir kötülük hissi yakalar, tanıklardan biri çığlık atar ve hemen döndüp uzaklaşmaya başlarlar. Geriye baktıklarında, daha uzun boylu varlığın onları izlediğini fark ederler. Tanıklar onları yakalarsa onlara zarar geleceğini düşünmektedir.
Duvar projeksiyonundan yine geçtiler, geriye baktılar ve uzun boylu varlığın kolunu kaldırarak onların peşinden gelmeye devam ettiğini görürler. Hızla Uzaklaşmaya devam ederler ve mavi zemin üzerindeki grafiti alana geldiklerinde, uzun sürüngeni görmek için geriye bakarlar. Yaratığın tuhaf işaretli alanı geçemeyip bir süre onlara baktığını ve sonraya geriye döndüğünü görürler. Şahitlerden biri mağara çıkışına geldiklerinde şerifi arar ancak kendilerine, oradan ayrılmaları gerektiği , tesisin güvenliğinin kendi alanlarında olmadığını Askeri Güvenliğine haber vereceğini ve onların konuyu ele alacağı söylendi. Aslında oradan ayrılırken yolda Askeri Güvenlik birimine rastlarlar ve Bu konunun Ulusal Güvenlik Dahilinde Olduğunu , bu konudan bahsedecek olurlarsa haklarında federal ve askeri suç duyurusunda bulunacaklarını söyleyip tehdit ederler ve konu orda kapanır , en azından şimdilik .
Avustralya’daki Reptilian Yuvası Kara Dağ
Avustralya Queensland vahşi doğasından yükselen, çevresindeki fırça ve okaliptüs ağaçlarıyla tam tersi bir ürkütücü görüş ortaya çıkıyor. Çevrenizdeki yeşil ağaçların denizine bakmak, kasıtlı olarak dev ellerin attığı bir şeyden daha doğal bir oluşuma benzeyen muazzam kayalardan oluşan devasa, kararmalı bir karmakarışıklıktır. Burası Kara Dağ olarak bilinen yer. Uzun tuhaf açıklanamayan olgularla uzun süre ilişkili ve karanlık folklor ile iç içe geçmiş, garip bir yer olup, yerli halk tarafından uzun süredir şüpheleniliyor ve korkuluyor. Bölgede garip yaratıklar, açıklanamayan ışıklar ve kimliği belirsiz ışıklar gören çok sayıda insan bu uğursuz yerden çekinmektedir.
Pek çok insanın ve hayvanın kaybolduğu söylenen bu lanetli yerde ,civardan geçenler yeraltı geçişlerinden ve uçurumdan geçen sıcak havayı hissettiklerini , mağaranın derinlerden gelen inleme, ağlama, çığlık atma ,sondaj ve derin tıslama gibi tanımlanan ürkütücü sesler duyduklarını söylerler . Ayrıca Çürük pis koku da bir, zaman zaman yüzeye çok yakın bir yerden dışarı çıkmaktadır.
blank
Böyle tüyler ürpertici bir görünüşü olduğundan kara Dağın karanlık efsaneler ve mitlerden oluşan uzun bir geçmişe sahip olması şaşırtıcı değildir. Bölgenin yerel halkı da dağı ” Kalkajaka ” olarak adlandırıyor ve “mızrak yeri” anlamına geliyor veya basitçe “Ölüm Dağı”. Aborijin hikayeleri, dağın perili bir yer olduğu Insan ruhları için açlık çeken çeşitli kötülük ruhlarının ve iblislerin , bu dağın içinde yaşadığı söyler ve korkarlar . Öyle ki erken Avrupalı yerleşimcilerin elinde Aborjin halkının acımasız katliamında bile etrafa kaçan yerliler ölümü göze alıp ,saklanmak için uygun bu mağaranın kıyısından bile geçmez .
Belki de Kara Dağ ile ilgili en meşhur ve en korkunç olgu, burada gerçekleşen gizemli kaybolmaların sayısıdır. Aborijinler, Avrupalılar gelmeden çok önce dağda kaybolanların hikayelerine sahiplerse de, burada açıklanamayan bir kayboluşun ilk modern hesabı, 1877 yılına dayanıyor; Grayner adındaki bir kurye, at sırtında yalnızca kaçmış bir buzayı ararken dağ yakınına gelir. Adam, at ve buzağı asla geri dönmez. Dağın etrafı arandığında hayvanların ve kuryenin izine rastlanmaz , kayaların arasındaki çentikli çatlaklardan birine düştükleri düşünülür. Bundan birkaç yıl sonra, Sugarfoot Jack ve birkaç suç ortağı olan tanınmış bir suçlu, bir çatışmayı takiben Kara dağ kaçar. ve takip eden ayrıntılı polis taramasına rağmen nereye gittiklerini bulunamaz mağarada kaybolmuşlardır.
Kaybolmalar yıllar boyunca garip bir artış gösterir. 1920’lerde bu gizemi çözmek için dağa doğru yolculuk yapan iki profesyonel mağara araştırmacısının yanı sıra kendilerini arayan bazı izleyiciler de kaybolur. Daha yakınlarda, 1932’de, Harry Page adlı bir gazeteci karadağa yürüyüşü sırasında kayboldu ve daha sonra bilinmeyen nedenlerden ölü bulundu…
Çoğunlukla, bu insanların büyük olasılıkla dağın sayısız mağarasına, aralıklarına ve çatlaklarına düştüğü ya da imkansız karanlık pasajlara girmeye çalışırken umutsuzca kaybolduğu düşünülüyor. Bunun gerçek olup olmadığı bilinmiyor.Bu talihsiz ruhlar sadece dağın mağaralarının karanlık derinliklerinde kaybolup yalnız başlarına mı öldü? Yoksa daha kötü bir şey mi vardı? Tehlikeli varlıklar, iblisler, intikam dolu hayaletler, dev yılanlar, UFO’lar, uzaylılar sürüngenler Sözde suçluların listesi çok geniştir.
Belki de bu gerçek geçmiş yıllarda Noel Gregor isimli bir araştırmacıya gelen orijinal e-posta ile aydınlanmaktadır . İsmini vermek istemeyen tanıktan mağarada başından geçenleri yazmaktadır . eğitimli ve sertifikalı bir jeolog olan bu kişi yıllarca çeşitli ülkelerde farklı mağara sistemlerini inceleyip belgelemektedir.
Mayıs 2011’de bir meslektaşı ile Kara dağın içine girmeye karar verirler. Girişin yakınlarında bulunan dar bir mağaradan içeri girip ilerlerler . Uzunca bir müddet ilerledikten sonra dağın doğu kıyısı olduğunu tahmin ettikleri dar bir geçitten geçerken önlerindeki karanlıktan bazı sesler duymaya başlarlar . Mağara duvarından birkaç numune toplamak için dururlar ufak çekiçleri ile kaya parçaları kopartıp örnek alırlar ve sesleri tekrar fark ederler, önce bunun kendilerinin yaptıkları bir ses yansıması yada eko olduğunu düşünürler, fakat sesler farklı bir hal almaya başlar.
Sesler durana kadar sessizce birkaç dakika dururlar. Seslerin geldiği yöne doğru gittikçe daralan ve alçalan bir geçitten neredeyse sürünerek. 40 metre ilerlerler, sonra birkaç kişinin sığacağı açıklıkta boş bir alana gelirler. Alanın karşı tarafında iki geniş açıklık vardır ve her ikisi de makine ile kazılmış gibi görünmektedir. Birden çevreye çürüme kokusu gibi bir şey yayılır . Açıklığı incelerlerken , kaya zeminden geçerken tuhaf kırmızı bir parça görürler.
Bir örnek toplamak için diz çökerken, geçitlerden birinden gelen sesleri tekrar duyarlar. Bu noktada dehşete düşüp, dar mağaraya geri dönmeye başlarlar. Birkaç metre geride kaldıktan sonra arkada kalan kişi başını karanlık alana geri çevirir. Sarı loş bir ışık yavaşça alandaki sol delikten içeri girer sonra ilk sarı ışığın ardından birkaç sarı ışık daha yanar. Işıklar alanın içine girdikten sonra sağdaki delikten içeri giren varlıkları görür ve o anda korkudan ilerleyemez ve neredeyse donup kalır .
Yaratıklar insan boyundadır ama insan değildirler. Her biri farklı uzunlukta ama aynı görünmektedir . Bunlar insanlar gibi dik yürüyen kaslı kertenkelelerdir. Bu varlıkları tanımlamak için kullanabilecek daha iyi bir terim yoktur. Bu yaratıklar ayaklarına dek uzanan ve örtülü koyu renkli bir şeyler giymişlerdir. Cildlerinin rengi ışıktan ve uzaklıktan tam olarak anlaşılmasa da koyudur , ancak her birinin belirgin bir ağızlığı vardır. Uzun kuyrukları göze çarpıyordur ve hareket edip ilerledikçe ileri ve geri sallanmaktadır. Kollar ve bacakları çok büyüktür ve giysi altından kasları algılanmaktadır. Sesleri de vardır sanki birbirleriyle konuşuyormuş gibi. Dili algılayamamıştım, aslında sesler insan gibiydi. Bu yaratıklardan muhtemelen 20 kadarı açılıma doğru yürüdüler.
Bu noktada hareket etmenin güvenli olduğunu düşünürken hızla mağaradan çıkmaya başlarlar. İkisi de şok olmuş gibidir, çünkü o noktadan sonra yaptıklarını pek hatırlamazlar. Mağaraya giren diğer meslektaşı bu karşılaşmadan ve mağarayı araştırdıklarından ve bu varlıklardan kimseye tek bir kelime bile edilmemesi gerektiğini söyler .
Kaynak : gizemlervebilinmeyenler