TEKAMÜL

Bütün ruhsal öğretiler tekamül etmenin temel gayemiz olduğunu ve sonuncunda ruhsal aydınlanmaya ulaşacağımızı söyler. Bu bir yolculuktur ve sondan çok önemli olan yoldur… Çünkü tekamül yolu insanı değiştirir, olgunlaştırır veruhun bu değişimi tekâmülün takendisidir. Eski zamanlar bu ruhsaldeğişimi, kelebek sembolizmiylebetimlemişlerdir, tırtılın kozayagirmesi ve kelebek olarak uçması. Mitler de ise Anka kuşuyla, küllerinden yeniden doğan kuş olarak bunu anlatırlar.Ama ben tekamül etmeyi her daim bir gemiyle okyanusa açılmaya benzetmiş, böyle tahayyületmişimdir. Her ne kadar geniş bir kavram olsa da tekamül, bu sembolizm bize yolda neler beklediğini çok iyi anlatmıştır.
Okyanusa açıldığınızda, yaşayacağınız herfırtına, orada seyredeceğiniz hermanzara, uğrayacağınız her kıta,yaşayacağınız her güzel havan ve karşınıza çıkacak kolay ya da zorher şey, sizi “değiştiren” ve bu de-ğişim sonucunda deneyimle sizi “tekamül” ettiren olgulardır. Bazı tasavvufi eserlerde bu yolculuk için “Ateşten denizde, mumdan gemiyle gitmeye”benzetmesini yaparlar yani o denli zorludur… Zor olduğu kadar da kolaydır aslında,bu bir çelişki gibi gözükse de yo-lun doğasında mevcuttur. Aynenbasit bir cümlenin, Dünya’nın enderin cümlesi olabilmesi gibi; mesela “Kendini Bil!” antik Yunan’dantasavvufi deyimlere kadar bu tek cümle geçer ama bu cümle üzerine ciltler yazılabilir. Daha da önemlisibu tek cümleyi idrak etmek insanın yıllarını alır.
İşte tek bir cümle budenli derindir, o yüzden tekâmülyolu oldukça kolaydır, çünkü birplan çerçevesinde hayat bizi getirmesi gereken noktaya getirir, lakin zordur çünkü birçok sınama ve ol-gunlaşma evreleri geçiririz.İlk olarak hayal etmekle başlartekâmül yolculuğu. Hayal etmekyani bu yola başlamak çeşitli se-beplerden olabilir. Mükemmele ulaşmak, daha iyi olmak, hayatıdaha iyi hale getirmek, evrenin sır-rına vakıf olmak… Bazen de üzücüolaylar bizi bu yola sokar ki bundada o üzücü olayları yoluna sokmahayali vardır. Ne hayal ederseniz edin, sakın hayal etmeyi ve umu-dunuzu bırakmayın. Çünkü bizler hayal edebildiğimiz ölçüde gelişiriz.
Hayal ettiğimiz sürece varlığımızı sürdürürüz. Unutmayın, hayal edebildiğimiz her şey, gerçek olabilme ihtimaline sahiptir. Kişi, okyanusa açılmayı ve okyanusun ötesindeki yaşam veren Güneş’e ulaşmayı hayal eder ve böylece yolculuk başlar… Hayal etmeyi, cesaret etmek takip eder. Cesaret, bu yolun olmazsa olmazıdır. Evrene güvenip yola başlamak ve ne olursa olsun dimdik yürümek, en önemlisi okyanu-sa açılmaya cesaret etmek gerekir.Okyanusa açılmak için geminize binseniz bile, önce geminin karay-la olan zincirlerini, iplerini kopar-malısınız yani dogmaları yıkmalısınız.
İşte asıl cesaret gerektiren olay budur.Dogmalar yani kişinin bilinçaltı kalıpları ilk olarak dini sebeplerle ikinci olarak da toplum dayatmasıyla oluşur. Bir dogma ne kadar doğru olursa olsun sizin için zararlıdır. Çünkü dogmalar içselleştirilemeyen yüzeysel bilgilerdir. Önce tüm dogmalarınızı yıkmanız gerekir. Bu özgürleşmenizi ve zihninizi daha yüksek bilinç seviyesine açmanıza olanak verir. Herşeyi sorgulayabilirsiniz hem de her şeyi, sakın korkmayın.
Nasılki Şems, Mevlana’yı meyhaneye gönderdiyse, nasıl ki tüm değer verdiği kitapları suya attırdıysa,hatta şarap içmesini istediyse, sizde o şekilde sıkı sıkı tutunduğunuz tüm dogmaları cesaretinizle yıkın.Dogmalar sadece ruhun gelişimini engelleyen şeylerdir. Kuran sık sık “Düşünmez misiniz?” diyerek sorgulamaya ve dogmaları yıkmaya şevk eder. Dogmatik bilgi vermek yerine “Görmüyor musunuz?” veya “Düşünen kişiler için bunda hikmetler vardır” diyerek düşünmeye şevk eder. İşte özgürleşmenin ve okyanusa açılmanın sırrı budur.
Dogmalar doğru olabilir ama bu doğru sizin içselleştirdiğiniz bir doğru değildir, asıl doğru olan ruhunuzdan gelen ve dayatmalarla değil vicdanınızla sahiplendiğiniz doğrulardır.Bu kurtuluştan sonra gemiyle ok-yanus yolculuğu başlar. İlk başta amaç Güneş’e ulaşmaktır. Güneş Yaratıcı’dır ve başlangıçta “ben sen” ilişkisi vardır. Başlangıç için budualitenin olması oldukça doğal bir durumdur çünkü ötede bir ben olması, hayal kurmanıza ve emek harcamanıza olanak verir. Güneş’e ulaşmaya çalışırken, fırtınalarla,azgın dalgalarla, türlü yaratıklarla karşılaşırsınız. Sizi yıkmaya çalışan rüzgârlarla dost olur, rüzgârların sırlarına vakıf olursunuz.
Sizi altüst etmeye çalışan dalgalara karşı geçirgen olmayı öğrenir, sabrı veren kaotik anda bile sakin kalmayı öğrenirsiniz. Okyanustaki korkutucu canlıları sevgiyle kabullenmeyi öğrenir, koşulsuzluğu idrak edersiniz.En nihayetinde öyle bir ana gelirsiniz ki, kayığı da bırakır (çünkü o da size yük olmaktadır artık), okyanusun akışına teslim edersiniz kendinizi. İşte bu “teslimiyettir”. Çünkü artık okyanusun sizi Güneş’e ulaştıracağını, her şeyin oraya doğru aktığını bilirsiniz ve güvenirsiniz.Bu şuur halinde dahi, hâlâ olmamışsınızdır aslında, çünkü teslimi-yet halinde de sınanır durursunuz.Hem de bazen daha sert bir şekilde… Mesela, Geminiz olmadığı için, engin okyanusta kendinizi bir başınıza hissedersiniz, işte bu size sessizliğin bilgeliğini öğretir.
Konuşma olanağınız olmadığı için,dinlemeyi ve denizinevrenin müziğini duymayı öğrenirsiniz, bu da iç sesiniz anlamına gelir. Okyanusa direnmek yerine onunla (evrenle)uyumlu olmayı idrak edersiniz. Son nokta, aslında Hakikatin Güneş değil okyanus olduğunu anlamanızdır… Aslında Güneş’in bir illüzyon, asıl ulaşmak istediğiniz şeyin zaten en başından beri üstünde olduğunuz okyanus olduğunun farkına varırsınız. İşte tam bu anda, doğru zamanda, bir damla oluverirseniz ve okyanusla bir olursunuz, okyanusa karışır O’nun bilinciyle bütünleşirsiniz… Asıl nokta budur.Hepimiz bu yolda birer yolcuyuz.Ne kadar şanslıyız ki, nerde yürüdüğümüzün, neye ulaşmak istediğimizin farkındayız. Mevlana “Neyi istiyorsan O’sun sen” der… Neyi istediğimizi biliyoruz ve çoktan o olduk aslında, sadece bunu içselleştirmeli ve kabullenmeliyiz.
Öğrendiğimiz daha doğrusu “yeniden hatırladığımız” süreç budur, sadece kabullenme. İşte bu kadar basittir bu yol,ama kabullenme kısmı bir o kadarda uzundur, zorludur. Bu bir çelişki değildir tam tersine hakikatin özüdür. Sadeliktedir çünkü hakikat ama sadelik binlerce dallara ayrılır.Bu yolda her daim umudunuzu, hayallerinizi devam ettirmeniz, değişimimizi sevgiyle kucaklamamız vehakikat olduğunuzu “kabullenmeniz” dileklerimizle…

Kaynak: 3gozdergisi

Yazar Hakkında |

1980 yılında Kocaeli'nde doğdum. Yaklaşık 13 yıldır tasarımla uğraşmaktayım. Çok küçük yaşlardan beri Uzay ve ötesine olan ilgim doğrultusunda, merakımı gidermek ve bilgi sahibi olmak amacıyla bu konular üzerine yıllardır araştırma yapmaktayım.

Start typing and press Enter to search