İNSAN IRKINI YARATAN ANUNNAKİLER MİYDİ ?
Birçok uzman ve araştırmacıya göre Sümer tarihindeki anlatılar Tevrat’a oradan da İncil’e aksetmiştir. Ve Sümer yazıtları “dış müdahale”nin en ayrıntılı kanıtlarıdır. Sümer’lere göre; Güneş sisteminin bizim tanımadığımız bir gezegeni olan Nibiru ‘dan gelen Anunnaki’ler dünyadaki altını çıkarmak üzere işçi yaratmak istemiş. Dünyadaki ilkel dişinin yumurtası ve Anunnaki spermlerinin birleştirilmesi ile laboratuar koşullarında oluşan zigot, (bugünkü tüp bebek) taşıyıcı Nibiru kadının rahmine yerleştirilmiş ve güçlü maden işçisi yaratılmış (homo sapiens sapiens olduğu düşünülüyor). İlk yaratılan erkeklerden sonra taşıyıcı annelerin zorlanması sebebiyle kendi kendilerine üresinler diye ilk Adamu’nun hücrelerinden dişisi yaratılmış. Bu ilk yaratılan Anunnaki – insan melezi çiftinin kutsal kitaplardaki Adem ile Havva olduğu iddia ediliyor.
Kendileri kadar uzun ömürlü ve zeki olmasını istemedikleri Adamunun yüzünden, Niburu’nun devrik komutanı Anu’un oğulları (Anu dünyayı iki oğlu arasında paylaştırmış) Enlil ve Enki birbirlerine düşmüşler. Yeni oluşan insan ırkına yardım eden tanrı Enki olmuş. (zira Adem onun genlerini taşıyormuş) Adem ve Havva dünya yüzünde çoğalmış ve Anunnakilerden öğrendiği bilgilerle medeniyetler yaratmış. Sitchin’in kronolojisinde 300.000 yıl öncesinde başlayan bu yeni ırk M.Ö 11.000 de oluşan Tufana kadar, ilkel işçi Adamu’dan, düşünebilen, konuşabilen, üreyebilen, olağanüstü kentler kuran, astronomi öğrenen, matematik bilen, tanrıları adına savaşabilen, tanrılara benzemek için gökyüzüne çıkmanın ve ölümsüzlüğün sırlarını bulmaya çalışan, dünyasal hırsları olan insana dönüşmüş.
11.000. yılda olan (kaçıncı olduğunu tam bilmediğimiz) Tufanın sebebi; Sümer yazıtlarına göre geçiş gezegeni olan Nibiru’dur. (Yörüngesi 3600 yıldır) Onun geçişinden oluşan çekim alanından dünyada meydana gelecek etkiler Anunnakiler tarafından bilindiği için dünyalı Zuisudra, (muhtemelen Enki’nin dünyalı bir dişiden olan oğlu) Enki tarafından gizlice uyarılmış. (Enlil yaratılan Adamu ırkının yok olmasını istiyormuş) Zuisudra kendisi ve diğer canlılar için Enki’nin tarif ettiği gibi bir gemi yapmış. Tufan sonrası ise nehirlerin taşan sularına bentler yapıp, tarım ve yerleşim için Zuisudra’ya ve beraberindekilere yardım etmiş. Medeniyet yeniden oluşturulmuş ve tarım yeniden başlatılmış. Yeni medeniyet döneminde de kardeş komutanlar arasında devam eden güç ve paylaşım sorunları bitmek bilmeden uzun sürelerce devam etmiş hatta dünya üzerinde bilinen ilk Nükleer savaşa (Sodom ve Gomora) neden olmuş. Bugün kutsal kentler olarak bilinen pek çok şehir o zamanın uzay üstleri ve kritik komuta merkezleriymiş.( özellikle Kudüs) Altının üretim, kontrol ve ulaştırma merkezleri olmak üzere kurulan şehirlerde savaşlar olmuş. Sina çölünde bugün bile izleri olan ve uzaydan görülebilen etkiler bırakan savaş medeniyetin de sonunu getirmiş ve Anunnakilerin (M.Ö2023) dünya yönetiminden çekilmesine neden olmuş. Tevrat’ta Anunnakilerin adı Nefilimler olarak geçer ve İngilizceye “devler” olarak çevrilmesine rağmen gerçek kelime anlamı “gökten inenler” ve “gözcüler”dir.
Anunnakiler, yeryüzünden çekilirler fakat bıraktıkları ezoterik bilgiler binlerce yıl pek çok kültürün ve topluluğun içinde şifrelenerek saklanır. Bu grupların içinde Simyacılar, Mecusiler, Kabalistler, Gnostikler, Şövalyeler ve masonlar vardır. Masonluğun kurucusu kabul edilen Hiram Abif, 3000 yıl önce Küdüs’te Solomon tapınağını yaparken gerçek Anunnaki ile İsrailoğullarının YHVH adını verdiği tanrı arasındaki bağlantıyı biliyordu. Bu bilgisi yüzünden İsrailoğullarıyla ters düştüğü için öldürüldü. Ve bu bilgilerin hala sır olarak Masonlarda olduğu söylenir.
Eski mitlerden sonra var olagelen dinlerde ise dış dünya müdahalesi peygamberler aracılığıyla devam eder. Örneğin Ezekiel peygamber “ alevli bir arabayla” yukarıya kaçırılmıştır. (İncil 8. bölüm) Nuh ve Enoch’un da uzaya götürüldüğünden bahsedilir. Kutsal kitaplarda ve dinlerde yer alan Tanrı, melek, şeytan, günah, cennet, cehennem gibi olguların ilk çıkış noktaları dünya dışı varlıkların dünyalı ile oluşan ilişkisi sonucu meydana gelen olaylardadır.
Uzaylı tanrılar kendi aralarında paylaşım ve iktidar kavgaları yaparken insanoğlu da bu kavgalardan nasibini farklı şekillerde almış. Kendi bilinci yükseldikçe bağımsızlığı için verdiği tepkiler ortaya çıktıkça dost olan Anunnaki’lerden de yardım almaya devam etmiş. İyi tanrılar insana yardım ettiği için kötü tanrılar tarafından sürgüne gönderilmiş ve tarih her seferinde kazanan tarafından yeniden yazılmış.
Tanrıların çekildiği M.Ö 2023 den itibaren dünya çok hızlı değişimler gördü ve terk eden tanrıların adını kullanıp korku yaratarak, Adem ırkını kandıran güç merkezleri, kendi aralarındaki ittifaklarla 4000 yıl içinde inanılmaz ilerleme kaydettiler. Güç sahibi olanlar kiliselerle işbirliği yaparak yeni icatları kendi lehlerinde kullandılar. Zenginleştikçe halkı etkisiz hale getirdiler, aç kalmaktan korkan işçi sınıfı oluştu. Batı dünyası yüzyıllarca kilise engizisyonu altında inledi, binlerce kadın yakıldı, milyonlarca insan eğitimden, bilgiden uzak kaldı, bilgilenmeyi günah saydı. Bilimin, politikanın para tuzaklarına düşmesiyle oluşan dar görüşler, metafizik deneyimleri anormal, bilincin en önemli unsurlarını ise paranormal olarak karaladılar, bireysel bilinç uyuşturuldu ve toplu bilinç geriledi. Resmi ve maddeci bilim endüstriyel gücün elinde uşak oldu. Şehirsel yanlış büyüme, otobanlar, kutu gibi binalar, fabrika ve maden atıkları, çöpler, gürültü ve kirlilikle uçan araçlar doğal eko sistemimizi yok etti. 21. yy girdiğimizden beri kuantum düşünce ile fizik; bilinci yeniden keşfetmiştir, psikoloji insana bütünsel açıdan odaklanmıştır, tıp kendi kendini iyileştirme gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Doğal bilim, spiritüalizm, felsefe hak ettiği yere çıkmaya başlamıştır.
Metafizik ve tarihsel kayıtlara göre insanoğlu var olduğundan beri fiziksel olmayan varlıklardan bilgi almış, görüntüler görmüş, sesler duymuş eterik ya da etten kemikten varlıklarla karşı karşıya gelmiştir. Bu bilgilerin doğruluğunu kabul etmeden önce gerçekliğini kontrol etmeliyiz ve bunun yolu tüm bilgi felsefesi yöntemlerini verimli şekilde kullanmaktan geçer.(epistomoloji) Epistomoloji ise bizi eski mitlerden, kutsal kitaplardan, gen bilimden, coğrafyadan, arkeolojiden, tarihten, dilbilimden, astronomiden metafiziğe kadar geniş bir yelpazede gezdirir.
Bu gezintilerden birisi de DNA çalışmalarının takibidir. Science dergisince “kafa karıştırıcı buluş” olarak adlandırılan bir açıklama yapıldı. İnsan genetik yapısında bulunan 223 genin, genetik evrim ağacında bulunması gereken evrimsel öncelleri yoktu! İnsan, bu genleri nereden almıştı acaba? Bakteriden omurgasızlara ve nihayet modern insana doğru uzanan evrimsel gelişmede, bu 223 gen omurgasız aşamada hiçbir biçimde yoktu. Bu nedenle, bilim adamları bu genlerin varlığını açıklamakta zorlanıyorlar ve tahminlerde bulunmaktan başka bir şey yapamıyorlar. Daha önce yapılan çalışmalarda Mitokondriyal DNA ile yapılan tespitlerde tek bir kadından ürediğimiz kesinleşmişti ve 223 farklı gen açıklaması ile Evrim teorisi bir yara daha aldı.
Bilimsel çalışmalar birbirinden ilginç sonuçlarla her geçen gün dünya dışı varlıklar mitine bizi biraz daha yaklaştırırken son yıllarda raporlanan UFO olayları resmi olarak ülkelerce kabul edilmeye başladı. Geçtiğimiz yıl ülkemizde (Kumburgaz) Yalçın Yalman tarafından çekilen UFO görüntüleri araştırmalara göre bilinmeyen varlıklara ait. Kabul edilen bilinç henüz dünya dışı yaşamı kabul etmese de evrendeki yerine ait parçaları bir araya getiren yenilikçi ve bağımsız düşünürler çok boyutlu, bilinçli, çok varlıklı bir evrende yeni bir kozmolojiyi gözümüzün önüne seriyor.
Matematiksel gerçeklere göre de evrende yalnız olmamız mümkün değil. Bütün kanıtların gerçekliğine rağmen insan tarihinde gelişmiş dünya dışı varlıkların etkisini yok sayıp başımızı kuma gömmeye devam edebilir miyiz? Yoksa çok boyutlu ve bizden başka varlıkların da yaşadığı evren gerçeğini kabul etmeye başlayacak mıyız? Türümüzün bölünmüş kişiliğini doğal bütünümüze tamamlamaya çalışacak mıyız?
Alıntı:indigo dergisi